YAZARLAR

Bütün normalciklere ölüm!

Sosyopat denen kişi, en kestirme ifadeyle, toplum karşıtıdır. Mevcut, yerleşik hiçbir kurum, kural, ölçü onu bağlamaz. Her şeyin ve herkesin üstündedir. Tek tek insanları ve yığınları etkileyip yönlendirmede hayli mahirdir. Daima hükmetmenin peşindedir. Kimseye inandırıcı görünmeyen kurgularını gerçekten daha gerçek olarak anlatır.

Sosyopat fanatikler heyulası kol geziyor dünyada.

Manifesto’nun başındaki ünlü cümleyi, "Avrupa’da bir heyula kol geziyor, komünizm heyulası”nı 21. yüzyıla taşıdığımızda iki temel fark görürüz:

1 - Ruhunu çoktan teslim etmiş olan komünizmin yerini “sağ popülist” hareket almıştır.

2 - Korkulu rüyada da heyula, Avrupa’dan dünya ölçeğine taşmış, yayılmıştır.

Macaristan’dan Polonya’ya, İngiltere’den eski sömürgesi Hindistan’a, Rusya’dan Amerika’ya dünyanın dört bir yanında iktidar eyleyenler, benzer profillere sahip. Onları tanımlamak için sıklıkla kullanılan “sağ popülist” ya da hemen yanına eklenen “otoriter lider” ifadelerinin, karşı karşıya olduğumuz süreci, gerçekliği pek karşılayabildiğini sanmıyorum.

Meramıma karşılık gelen söze Noam Chomsky’nin bir söyleşisinde rastladım: Sosyopat fanatikler.

Chomsky, yaşanan küresel salgının kökleri yeterince kavranıp yok edilmezse, daha beterlerinin bizi beklediğini vurguluyor: “Her düzeyde, sosyopat fanatiklerin liderliği altında toptan yok oluşa doğru çılgınca koşuyoruz. Sanki hain bir iblis, insan türünü ele geçirip kendi kendisini yok ettirtmeye karar vermiş. Neredeyse tüm dünya buna karşı koymaya çabalıyor.”

Söyleşiye döneceğim. Önce Chomsky’nin deyişiyle insanlığı ve dünyayı hızla yok oluşa sürükleyen “sosyapat fanatikler” kimdir, nedir, onu anlamaya çalışalım.

Sosyopat denen kişi, en kestirme ifadeyle, toplum karşıtıdır.

Mevcut, yerleşik hiçbir kurum, kural, ölçü onu bağlamaz. Her şeyin ve herkesin üstündedir. Cerbezelidir, “karizmatik”tir. Tek tek insanları ve yığınları etkileyip yönlendirmede hayli mahirdir. Daima hükmetmenin peşindedir. Kimseye inandırıcı görünmeyen kurgularını gerçekten daha gerçek olarak anlatır. Usta bir “hikaye anlatıcısı”dır; ağzına baktırır. Kurgulama, onun eşliğinde karalama ve yok etme makinesi gibi çalışır. Ani karar verir, çok uzun zamandır o kararla yatıp kalkıyorcasına doğrudan hedefe yönelir. Aynı şekilde vazgeçişleri de hızlıdır. Pişmanlık, üzüntü, suçluluk, acıma gibi şeylere onun kitabında yer yoktur.

Daha fazla ayrıntı isteyen, Martha Stout’ın The Sociopath Nex Door (Yanı Başınızdaki Sosyopat) kitabına bakabilir. Harvard Üniversitesi’nden Stout, dünya nüfusunun yüzde dördünün bu kişilik bozukluğunu taşıdığını belirtiyor. İşte o yüzde dörtten birileri de yakın çevrelerini aşıp tam iktidar sahibi olarak ülkelerin, dünyanın ve insanlığın kaderine hükmedebiliyor.

Burada biraz durup, dünyayı saran heyulaya daha yakından bakmaya çalışalım.

KÜLTÜR SAVAŞI YA DA YOK OLASI NORMALCİKLER

Chomsky yukarıda andığım söyleşide Amerikan Başkanı Donald Trump’ı “insanlık tarihindeki en tehlikeli figür” olarak niteliyor. Partinin de ötesinde, iklim kriziyle mücadele karşıtı iş çevreleri gibi onu iktidara taşıyan yapıların da “insanlık tarihindeki en tehlikeli örgüt” olduğunu belirtiyor.

Chomsky’ye göre küresel salgınla birlikte –onu da getiren- iklim krizini, küresel ısınmayı ve nükleer tehdidi dünyaya dayatan Trump ve diğer “sosyopat fanatikler” ekibi insanlığı felakete, toptan yok oluşa sürüklüyor.

Durumun bu görünen boyutuyla birlikte, “sosyopat fanatikler”in siyasal – ekonomik iktidar dışında, gündelik hayattaki karşılıkları da bir bu kadar önemli, yakıcı. Trump’ın seçim kampanyasını yürüten ve yakında zimmet suçuyla tutuklanıp kefaletle salıverilen Steve Bannon’ı, medya organizasyonunu, etkinliğini anımsayalım. İş çevrelerinden, para desteğinden daha etkili olduğunu göreceğiz bunun.

Tump’ın iktidara tırmandığı süreçte dolaşıma giren ve 2016’da Oxford tarafından yılın sözü seçilen “alt – right”ı, Martha Stout’ın işaret ettiği “sosyopat” özellikler kapsamında okumak yararlı olabilir.

Alternatif sağ ve onun dayandığı, aynı zamanda dayattığı 'alternatif gerçekler’in üretim, dolaşım sürecine bakmak, dünyada kol gezen “heyula”nın popülizmden, diktatörlerden ibaret olmadığını ortaya koyar.

Bu yöndeki dikkat çekici çalışmalardan biri Angela Nagle’a ait: Kill All Normies.

Doktora çalışmasına dayanan kitap, 4Chan - Tumblr gibi popüler internet sitelerinden Turp ve “alternatif sağ / gerçekler”e uzanan online kültür savaşlarını konu ediyor. Kitaba adını veren “normie” “normal”in bu sitelerdeki küçümsenerek hiçleştirilmesini, imhasını işaret ediyor. Normalcikler...

Angela Nagle, kültür savaşının yaratığı iktidara, o iktidarın yarattığı ülkeye Trumpland adını veriyor.

Olay Amerika’da geçiyor görünse de yakından baktığımızda, aynı zamanda burada, bizde ve her yerde yaşandığını görüyoruz. Heyulanın bir kolu, geyik üzerinden icra edilen kültür savaşları.

Evet, incelenen sitelerde, görünüşte “geyik” döndürülmektedir. Buradaki benzer örneklerde olduğu gibi, kullanıcılar; oralarda yazıp çizen, görüntü vb. yayınlayanlar “anonim”dir. Yer yer abazan sahası halini alabilmekte, yer yer siyaset arenası görünümü taşımaktadır. Sıklıkla ikisi kesişmekte, cinsel ve siyasal pornografi iç içe geçmektedir.

Amerika örneğine bakalım. Diyelim ki “normal”, geleneksel muhafazakârın adı o sitelerde “cuckservative”dir.

Cuck ve conservative sözcüklerinden üretilmiştir. Cuck, karısını peşkeş çeken adam, Türkçesiyle pezevenk, gavat. Aynı söz, bir porno türünün de adı. Hasılı alternatif sağ / gerçek dilinde mevcut, normal muhafazakâr (kendilerinden olmayanlar), pezomuhafazakârdır!

Karısını satan, memleti de satar, milleti de… Ve bu böyle gider.

Haliyle alternatif sağ / gerçek zihniyet ve dil, kesif bir kadın düşmanlığını da içinde taşır. Bu trol ordusu seferberliği, başka bir şey daha ortaya koyuyor: Vatan, millet, din, ahlak savunusuyla bunlara zarar verenlere karşı savaş açmış görünen alternatif sağ / gerçekçi için bağlayıcı bir “ahlak” söz konusu değildir.

Geldik yine sosyopat fanatikliğe…

Saldırgan ve pornocu dil, mizahı da yedeğine alarak tam anlamıyla yıkıcı – imha hareketine, her türden linççiliğe dönüşmektedir. Bu kendisini üreten seferberlik, eğlenceden, vakit öldürmeden çıkıp daimi mesai, dahası görev halini almaktadır. Nagle, sanal alem üzerinden kolektif mesai seferberliğini, Orwell’in Big Brother diyarını konu ettiği kara ütopya, 1984 romanındaki nefret ayinlerine benzetir.

***

Ne dersiniz, tanıdık geliyor mu bu ayin? Ve Chomsky’nin “sosyopat fanatikler”i…

Çokça sözü edilen “büyük resmi görmek” için, küçük, sıradan, günlük, geyik gibi görünene bakmak gerekiyor.

Yanı başımızdaki sosyopatı tanıyalım. Çünkü yok edicidir.