Yeni bir Stephen King romanı: Billy Summers
Kariyerine 17 büyük suikast sığdırmış Billy, emekliliğine yaklaşmışken 'son bir suikast' teklifine geri çeviremez ve... Sonrası Stephen King'in yeni romanı 'Billy Summers'ta...
Çağımızın büyük roman yazarı Stephen King 74 yaşında. Müthiş bir disiplinle durmak bilmeden üreten ve her yeni romanında okurlarını hayranlık içinde bırakan King, eserlerinin film ve dizi haklarını onlar daha basılmadan satmasıyla da meşhur hale gelmiş bir yazardır. King’in onlarca dilde, yüzlerce ülkede çoksatanlar arasında olmasının en temel sebebi şüphesiz ki iyi bir hikâye anlatıcı olmasından kaynaklanır. Sonra da ilgilendiği tür ve bu türün Hollywood’daki popülaritesi devreye girer. Ancak bütün bunlar onu “popüler yazar”, “çoksatan kitapların yazarı” başlığına sıkıştırmaya yetmez. Zira King’in ilk romanı ‘Göz’den (Carry, 1974) bu yana atmosfer yaratma becerisi ve dile olan hâkimiyeti onu daha şimdiden ölümsüz bir yazar haline getirir. King’e göre yazmak her şeyden önce meseleyi ciddiye almakla alakalı bir durumdur. Temel kırılma hep bu ilk anda yaşanır. Bunu da 'Yazma Sanatı' adlı kitabında şu şekilde tarifler:
“Yazma eylemine gerilerek, heyecanlanarak, umutlanarak veya umutsuzluğa düşerek yaklaşabilirsiniz, aklınızdaki ve kalbinizdekileri asla tam anlamıyla kâğıda aktaramayacağınız hissini taşıyabilirsiniz. Bu işe yumruklarınızı sıkmış, gözlerinizi kısmış, kıç tekmeleyip birilerini alaşağı etmeye hazır halde girebilirsiniz. Bir kızın sizinle evlenmesini ya da dünyayı değiştirmeyi istediğiniz için girebilirsiniz. Her türlü girebilirsiniz, sadece hafife alarak girmeyin. Bir kez daha söyleyeceğim: İşe, boş sayfayı hafife alarak girmeyin.”
SON BİR İŞ…
King’in son romanı 'Billy Summers' bir yıl önce piyasaya çıktı. Altın Kitaplar da geçtiğimiz günlerde Gökçe Yavaş’ın çevirisi ve orijinal kapağıyla Türkçeye kazandırdı. Kitaba ismini veren başkarakter Billy Summers, vakti zamanında ABD ordusunda askerlik yapmış bir keskin nişancıdır. Ordudan ayrıldıktan sonra da suikastçılık yapmaya başlar. Tamı tamına 17 büyük suikastın ardından hatırı sayılır bir parayla emekli olmanın hayalini kurarken, Nick Majarian ona son bir iş teklifinde bulunur. Son bir cinayet. Üstelik bunun parası her
zamankinden çok daha fazladır: Tamı tamına 2 milyon dolar. Billy ilkin işkillense de 2 milyon doların müthiş bir emekli ikramiyesi olacağını düşünerek Nick’in teklifini kabul eder. Hedefte ise yeni tutuklanan ve bildiklerini anlatmakla “bazılarını” tehdit eden bir başka suikastçı vardır.
Billy işi kabul eder ve yeni bir kimlikle, yeni bir mahallede yaşamaya başlar. Değişen ilk şey ismidir tabii, o artık keskin nişancı Billy Summers değil, ilk kitabını bastırmaya çalışan David Lockridge adlı bir yazardır. Yetenek vadeden biridir David. “Temsilcisi” ona beladan uzak duracağı bir ev ve rahatça çalışması için bir ofis kiralar. Billy bir yandan komşularıyla kaynaşırken, bir yandan da “temsilcisinden” gelecek işareti bekleyip sahte bir hayat sürmeye başlar.
BİR BEDEN DÖRT KİMLİK
Aslında bu Billy’nin ilk sahte kimliği değildir. İşlediği 17 cinayette de farklı bir kimliğin, farklı bir özgeçmişin altına girmiştir Billy, ama yazarlık... Bunu hiç tahmin edememiştir.
Billy çizgi roman okumayı çok seven, Dickens ve Zola hayranı biridir. Bugüne kadar doğru düzgün bir şey yazmamıştır, ama çalıştığı adamlar, rolüne adapte olması için ona bir şeyler yazması gerektiğini söylerler. Billy de mecburen yazmaya başlar. Yazdıkları otobiyografik bir hal almaya başlayınca ismini değiştirir tabii, kendine Benjy Compson adını verir.
Bir de kaçış planı için tasarladığı ve eski kimliklerinden biri olan Dalton Smith olarak kimseye haber vermeden bir ev kiralar, orada da yeni bir yaşam kurar kendine. Böylece tek bedende dört kimlikle beraber yaşayarak hepten parçalara ayrılır. Gizlenmeye çalıştığı şey, tabiri caizse onun kaybolmasına sebep olur.
SADECE KÖTÜ ADAMLARI ÖLDÜR
Romanın çıkış noktası olan “son bir iş” meselesinin özellikle sinemada daha evvel çok kere işlendiği bilinen bir gerçektir. King bunu verdiği röportajlarda kendisi de belirtir ve romanın bir yerinde şöyle yazar: “Suç filmleri bir türse ‘son bir iş’ onun alt türüydü. O filmlerde son iş her zaman ters giderdi. Billy bir soyguncu değildi, mafyayla çalışmıyordu ve batıl inançları da yoktu ama bu son iş meselesi yine de canını sıkıyordu.”
Ancak King, 'Billy Summers’da bu çıkış noktasına bağlı kalarak karakterin öncesine ve sonrasına odaklanıp işi bambaşka noktalara taşır. Bunu da şu şekilde yapar:
Önceyi atlatmak için David Lockridge’i, yani yazar kimliğini kullanır, biz de böylece Billy’nin geçmişini ve nasıl böyle bir insana dönüştüğünü öğreniriz: Annesi ve kendinden küçük kız kardeşiyle beraber yaşayan Billy ilk cinayetini 11 yaşında işler ve kardeşini öldürdüğü için annesinin sevgilisini vurur. Bu travmanın ardından bir süre annesiyle yaşasa da sonunda bir bakımevine yerleştirilir. Alkolik ve pasif biri olan annesi zamanla düzelmek yerine meth batağına düşünce de kendi yolunu çizmeye karar verir ve orduya yazılır. Keskin nişancılığı buradan ileri gelir. King bu süreçte I. ve II. Felluce Savaşı’nı, ABD ordusunun o topraklardaki halini ve halkın onlara karşı olan tepkisini de işler. Böylece Billy’nin orada yaşadıklarından sonra ordudan ayrılıp “sadece kötü adamları” öldüren bir suikastçıya dönüşmesi de zor olmaz.
“Sadece kötü adamlar...” Billy’nin olmazsa olmazı haline gelen bu şart, onun hayata karşı kendini iyi hissedebildiği tek şeydir. Böylece geçmişteki acılarından ve işlediği günahlardan kurtulmaya çalışır, ama bu da pek iyi bir sonuç vermez.
YENİ ROMAN: FAIRY TALE
“Son bir iş”in geçmişi işte böyledir. Devamındaysa, yani her şey ters gittikten sonra bir kaçma-kovalamaca hikâyesiyle karşılaşırız. Üstelik bu serüvenin ortasında romana yepyeni bir karakter daha sokar King: Hiç beklemediği bir zamanda Billy’nin karşısına çıkan ve istismara uğradığı belli olan Alice Maxwell adlı bu karakter hikâyenin seyrini de ciddi şekilde etkiler...
'Billy Summers’ın en dikkat çeken taraflarından biri de 'Medyum' romanına (The Shining) yapılan göndermelerdir sanıyorum. Billy, Alice’le beraber yakın arkadaşı Buck’ın yanına Sidewinder’a gider. Burası 'Medyum’daki kurgusal kasabadır. Sonra da aralarında meşhur Overlook Otel’ine dair birtakım konuşmalar geçer. Diğer küçük göndermeleri söylemiyorum bile... Ancak 'Medyum' romanını sevenlerin 'Billy Summers’dan daha çok zevk alacakları ortada.
King bir röportajında 'Billy Summers’ın, bodrum kat bir dairede pencereden dışarı bakan, herkesi gören, gizlenen bir adam fikri üzerinden yavaş yavaş şekillenmeye başladığını söyler. Sonra yüksek katlı bir bina, sonra bir tüfek, nihayetinde de sadece kötüleri öldüren bir suikastçı belirdi, der. Romanı yazarken hikâyenin etap etap ortaya çıktığını belirten King, her yazar gibi kendisinin de eserini kaleme alırken benliğini keşfettiğini, bugüne kadar farkında olmadığı, ruhunun derinliklerinde saklanan kimi şeyleri öğrendiğini iddia eder. Bu, zaman zaman okurlar için de geçerlidir tabii...
Bitirirken şunu da söyleyeyim: King’in şu sıralarda hazırladığı kitap 'Fairy Tale' adını taşıyor. Yapılan resmî açıklamaya göre kitap 6 Eylül’de raflardaki yerini alacak. Umarım Altın Kitaplar bu kitabı da kısa zamanda Türkçeye çevirir. Merakla bekliyoruz...