YENİ ÇIKAN KİTAPLAR

Uzun Yeleli Kedi Çocuk Her şey bir hayvanat bahçesinde başlıyor, bir uçan gemide devam ediyor ve Ştampfer Caddesi, 17 numarada, yani Uzun Yeleli Kediçocuk’un doğal habitatında sona eriyor. Kahramanımız eve döndüğünde, bu asil hayvancığın nasıl yetiştirilmesi gerektiğine dair temel bilgiler içeren bir defterle mutfak kapısında duruyor. Uzun Yeleli Kediçocuk, bir baba-oğul ilişkisini muzipçe ele alırken çocukların sınırsız hayal gücüne vurgu yapan duygu yüklü bir hikâye. Çağdaş Dünya Edebiyatının sevilen yazarlarından Etgar Keret’in bu incelikli öyküsünü, Mahir Ünsal Eriş İbranice aslından çevirdi. UZUN YELELİ KEDİ ÇOCUK / ETGAR KERET / CAN ÇOCUK YAYINLARI
Rose-Lou: Tüm Kalbimle Sevdiğim Üvey Kardeşim Rose-Lou, hayranı olduğu üvey ablasının onu sevmesini çok ister. Ablası, aralarının iyi olduğu bir gün ona sırrını verir. Rose-Lou tüm iyi niyetiyle onun dileğini gerçekleştirmeye uğraşır ama işler istediği gibi gitmez. Rose-Lou, dizinin bu kitabında üvey kız kardeşinin onu sevmesi için yaptığı onca şeyden sonra nasıl cezalandırıldığını anlatıyor. ROSE-LOU: TÜM KALBİMLE SEVDİĞİM ÜVEY KARDEŞİM / PAKİTA / HEP KİTAP YAYINLARI
Rose-Lou: Hiç Yoktan İyidir Rose-Lou, anne babası ve ikiz kardeşleriyle sirke gider. Gösteriyi izlemek için oturdukları yerden Rose-Lou’nun gözüne bir şey takılır ve Rose-Lou bunun peşinden gitmeye kararlıdır. Minik kahramanımız dizinin bu kitabında bir palyaçoya ve ipek maymunlarına yardım etmeye çalışırken işleri nasıl karıştırdığını anlatıyor. ROSE- LOU: HİÇ YOKTAN İYİDİR / PAKİTA / HEP KİTAP YAYINLARI
Gerçek Hayat Arzu pazarlıkları, vehimler, zalimlikler, kırklara karışanlar, kupkuru ve yapayalnız sesler, iniltiler. Fatma Aliye, Suat Derviş, Cahit Uçuk. Kim bu kadınlar? Oylum Yılmaz, geçip giden, yaşanmış olması için sözcüklere ihtiyaç duyan hayatı, ağır ağır bir bilmeceyi çözer gibi anlatıyor. Sarmaşık, sinsi bir davetkârlıkla gittiği yolu belirliyor. Ya hayat artık çiçeklenmezse? Gerçek Hayat, içi içine sığmayan aşkın, karaltının içindeki umudun yeni sesli romanı… Gerçeği yaşanmaz olunca hayaline sarılıyor herkes. GERÇEK HAYAT / OYLUM YILMAZ / İLETİŞİM YAYINLARI
Oltacı "Deniz küser mi diye içinden geçirdi. Küsegelen ruhlu deniz, tıpkı insanlar gibidir. İyi huylu insanlar da küsegelendir. Kendini düşündü. Küsegelen miydi? Deniz gibi miydi? Küsük deniz av vermezdi, bir yosun parçası bile vermezdi balıkçıya, bırak parmak kadar kıraçayı! Ama ince ruhluydu, bağışlayıcıydı deniz. Gün gelir gizlisindekini kin tutmadan sunar, dökerdi ortaya." Delisu’da oltacı, adı Miran. Bir oğlu var, kimine göre sakıncalı, işkencede konuşmadığı için komünistin iyisi. Hayat zor, “çeveladaki sarıkanat” gibi çırpınıyor, oğlunun kamburuna yükleyecek değil ya yaşananları… Vecdi Çıracıoğlu denizden ilham alıp yine denizi anlatırken zamanı yavaşlatıyor, acelesi olmayan bir adamın çağanoz misali tedirgin adımlarından bir ağ örüyor. OLTACI / VECDİ ÇIRACIOĞLU / İLETİŞİM YAYINLARI
Sahiden Hikâye "Kendimizi avutalım, yarın öbür gün başımız önümüze düşmesin diye esmer diyorlardı bize. Külliyen yalandı. Ben karaydım. Gobi, benden karaydı. Ferdi karaydı. Domestos karaydı. Zülküf karaydı. Ramazan karaydı. Dilan karaydı. Zülfiye karaydı. Azat vardı bir de. Bize pek benzemiyordu. Çünkü Azat kapkaraydı. Ama en fenası Şener’di. Çünkü o beyazdı. Kimimizin gözleri siyah, kimimizin kahverengiydi. Ama Şener’inkiler yeşildi. Hacca gitmiş komşularımızın dış kapılarına sürdükleri boya gibi yeşil. Hatta türbe yeşiliydi gözleri. Benim beş kardeşim vardı. Gobi’nin dört. Ramazan’ın on iki. Zülfiye’nin dokuz kardeşi vardı. Dilan’ın altı. Azat’ın, bir kısmı üvey annesinden olmak üzere toplam on altı. Ama Allah’ın belası Şener tek çocuktu." Kemal Varol okurlarının Jar’dan ve Haw’dan bildiği, Ucunda Ölüm Var’da da bir ara uğradıkları hayalî Arkanya’nın sokaklarında geziyoruz bu hikâyelerde. Çocukça heveslerin her yaştan yoksunluklara, naif bir kalenderliğin bileyli bir mücadele azmine, hüzün ve acıların inatçı bir yaşam sevincine dolanması gibi hikâyeler de birbirine dolanıyor. Mizah ölümle, aşk oyunla… SAHİDEN HİKAYE / KEMAL VAROL / İLETİŞİM YAYINLARI
Yabancı Yayınlar Şair, deneme yazarı ve çevirmen Cemal Süreya’nın dergici yanı, sadece efsane dergi “Papirüs”ün adını duymuş okurların bile kabul edeceği bir gerçek. Cemal Süreya, dergi çıkarmakla kalmamış, başka dergilerin ortaya çıkmasına da önayak olmuştur. Cemal Süreya’nın dergicilik alanına önemli katkılarından biri de, Mart 1968’den Ekim 1975’e kadar Fransa’da çıkan önemli edebiyat-sanat dergilerini günü gününe tarayarak yaptığı seçmeler. “Türk Dili” dergisinde “Yabancı Yayınlar” başlığı altında yayımlanan bu yazıları Bahanur Garan Gökşen ile Erol Gökşen bir araya getirip kitaplaştırdı. “Yabancı Yayınlar”, Cemal Süreya külliyatının tamamlanmasına önemli bir katkı olduğu gibi, bugünün okurlarını yarım yüzyıl öncesinin dünya edebiyatı atmosferiyle, edebiyatın ve yayıncılığın –çoğu günümüzde de varlığını ve geçerliliğini sürdüren– çeşitli sorunlarıyla buluşturması açısından da önemli bir toplam. YABANCI YAYINLAR / CEMAL SÜREYA / YKY
Hayır De! Almanya’da savaş sonrası yıkım edebiyatının en önemli temsilcilerinden Wolfgang Borchert’in, savaşa ve faşizan baskılara karşı kaleme aldığı şiirsel manifestodur "Hayır De!". Şiirleri, öyküleri ve tiyatro oyunlarıyla Nazizme başkaldıran Borchert’in bu uzun ve son derece etkileyici şiiri, toplumun farklı kesimlerinin, savaş ve faşizm koşullarında, bu koşulları daha da ağırlaştıracak politikalara, baskı ve dayatmalara neden Hayır demeleri gerektiğini olağanüstü bir dille anlatıyor. "Hayır De!"yi özel kılan yanlardan biri de, daha yirmi yaşında kendisini dünyanın en acımasız savaşının ortasında bulmuş, insan kıyımlarının en yabanılının tüm acılarını yaşamış biri tarafından kaleme alınmasıdır. Buna rağmen az rastlanır bir yalınlıkla yazılmış, savaş karşıtı bir manifestodur. HAYIR DE! / WOLFGANG BORCHERT / YORDAM KİTAP 
Gölgesinde Irmak Zileli, kadınlığı da erkekliği de birer insanlık hali olarak ele alıyor; parçalarına ayırıp onları yeniden ve yeniden keşfetmemizi sağlıyor. Bizi, insanın insan karşısında olduğu kadar, doğa karşısındaki kibriyle de yüz yüze getiriyor. Bir yanda, bir erkeğin dört duvar arasında, aynadaki yansımasıyla karşılaşmaya dayanamayıp parçalanışına tanık oluyoruz. Bir yanda ise başkalarının hikâyelerinde kendi hikâyesini yeniden kuran bir kadının yürüyüşüne. Bir sabah, korunaklı dünyasından vazgeçen Leylâ, şehrin sokaklarında plansızca yürümeye başlar ve merkezden uzaklaştıkça dışlanmışların hayatına karışır; bildiğini sandığı, emin olduğu doğrular giderek puslanır... GÖLGESİNDE / IRMAK ZİLELİ / EVEREST YAYINLARI
Kendi İçinden de Geçip Gitti mi Uzaklara? Aslı Erdoğan’ın metinleriyle Laleper Aytek’in fotoğrafları bir araya geliyor! İstanbul Fransız Kültür Merkezi’nde 10 Mart – 12 Nisan 2017 tarihleri arasında “Kendi içinden de geçip gitti mi uzaklara?” başlıklı bir sergi açılıyor. Yazarımız Aslı Erdoğan’ın “Hayatın Sessizliğinde” kitabındaki metinlerle, Laleper Aytek’in Paris’te çektiği 23 fotoğraf sergileniyor. Everest Yayınları tarafından yayınlanan ve sergiyle aynı adı taşıyan albüm-kitap ve sergide Laleper Aytek, görüntü ile sözde buluşan ya da ayrışan yan anlamları (çağrışımları) katmanlaştırmayı deniyor. KENDİ İÇİNDEN DE GEÇİP GİTTİ Mİ UZAKLARA? / ASLI ERDOĞAN, LALEPER AYTEK / EVEREST YAYINLARI
Köye Yazar Geldi "Yazar neye benzer?" Keçibuldu Köyü'nde yaşayan, akıllı mı akıllı, meraklı mı meraklı bir çocuk Halil. Öyle ki, en yakın arkadaşları kitapları... Bir gün hayatı değişiyor Halil'in: Tepedeki ahşap eve taşınan "yabancı", o ve arkadaşı Ömer için unutulmaz bir dostluğun kapısını aralarken, Keçibuldu'nun hayranlık verici doğasında ve güzel insanlarında vücut bulan "ilham perisi"nin de adresini veriyor. KÖYE YAZAR GELDİ / KORAY AVCI ÇAKMAN / CAN ÇOCUK 
Gözlemevi Belki de Cortázar’ın en sıradışı eseri olan "Gözlemevi", yılan balığının yaşam döngüsünden yola çıkıp 18'inci yüzyılda bir Hint sultanının Caipur’da yaptırdığı olağanüstü Gözlemevi’nin yapısından görünümlere atlıyor. Yazara göre bu mimari harikası yapının asıl işlevi, gök bilimsel gözlemler yapmak değil de, içinde dolaşan kişinin rüyalarına eşlik etmektir belki de. Cortázar’ın bu esrarengiz yaratıdan çektiği muazzam fotoğraflar, caddeler, okyanuslar, gece vakti gökyüzü, nehirler gibi metin içindeki farklı imgelerle iç içe geçerek kendine özgü bir rüya mantığıyla bütünlenen bir dil senfonisine dönüşüyor. Neden göç ettiğini bilmeyen bir yılan balığı gibi, okurlar da bu gerçeküstü akımın içine çekilerek varoluş serüvenine ortak oluyorlar. GÖZLEMEVİ / JULIO CORTAZAR / EVEREST YAYINLARI
Türkiye'nin Anayasa İmtihanı 2017 Nisan’ında halkoyuna sunulan Anayasa değişikliği teklifi, Türkiye’nin yönetim sisteminde köklü, “Rejim değişikliği” ölçeğinde tartışmalara veya tehdit algılamalarına zemin oluşturan bir değişim getiriyor… Üretken anayasa hukukçusu Murat Sevinç, bu anayasa değişikliği teklifinin etraflı bir analizini yapıyor. Başkanlık, yarı başkanlık ve parlamenter sistem modellerinin hiçbirine uymayan bu “Cumhurbaşkanlığı sistemi”nin kendi içindeki analiziyle yetinmiyor. Bu modeli, içinden çıkıp geldiği anayasa tartışmaları ve Türkiye sağının “millî iradeci” arayışı içinde konumlandırıyor. Ülkenin 150 yıla yaklaşan modern anayasa tarihinin serüvenini, öncelikle 2017 değişiklik teklifinin merkezinde yer alan cumhurbaşkanlığının konumuna odaklanarak, yeniden hatırlamamızı ve değerlendirmemizi sağlıyor. Sahici bir tartışmanın pek mümkün olamadığı bir ortamda, eleştirel tutumunu, sakin, serinkanlı, bilimsel olma sorumluluğuyla bağdaştıran bir çalışma. TÜRKİYE'NİN ANAYASA İMTİHANI / MURAT SEVİNÇ / İLETİŞİM YAYINLARI
Hint Masalları Her toplumun kendine özgü masalları, destanları, masal kahramanları vardır. "Hint Masalları" insanların hayallerini, arzularını, sevinçlerini, öfkelerini, sitemlerini ve sevgilerini insanlığın hayal gücüyle süsleyerek size getiriyor, dünyanın dört bucağından masallar dizimizle sıkılmadan defalarca okuyabileceğiniz, yepyeni ve eğlenceli maceralara davet ediyor. Güçlü anlatım ve ayrıntılarla hayal gücünüzü ve yaratıcılığını zenginleştirecek bu masallarla yeni bir dünyanın kapılarını aralayın! HİNT MASALLARI / DİPNOT ÇOCUK
Kamusal Alanda İlişkiler Goffman için toplumsal eylem her zaman bir masa tenisi maçı gibidir. Birbirlerinin huzurunda olan katılımcılar, müşterek toplumsal tanımları, o anda ve o durumsallıkta sürekli biçimde müzakere ederler ve birbirlerine göre yeniden konum alırlar. Bu sebeple, Weberci bir anlama yöntemi üzerinden sadece eylem saikleriyle veya bireyin anlamsal dünyasıyla yetinmek, analitik açıdan Goffman’ı çok da fazla cezbetmez. Böylece neredeyse natüralist bir sosyoloji önerir Goffman; insan sürülerini sanki bir belgeselci sessizliğiyle gözlemler, not alır, detaylara bakar. Bu açıdan bir taraftan etolojiye (hayvan davranışlarının bilimine), diğer taraftan ise, net bir Durkheimci vurguyla, bir düzen tesis eden “ritüellere” gider. KAMUSAL ALANDA İLİŞKİLER / ERVIN GOFFMAN / HERETİK YAYINCILIK
İmgelem Sartre felsefesinin ana unsurlarından birini oluşturan "İmgelem", Alp Tümertekin çevirisiyle Türkçe'de. İlk olarak 1936’da yayımlanan ve bugün itibariyle Sartre felsefesinin tamamlayıcı parçalarından biri olan "İmgelem" filozofun özellikle Descartes ve Bergson’a yönelik önemli eleştirilerini ve Husserl fenomenolojisi üzerine değerlendirmelerini içeriyor. 18'inci yüzyıldan itibaren açık seçik biçimde dile getirilen imge sorunu, Sartre’ın da imgenin peşine düşmesine yol açıyor. Klasik felsefenin üç büyük akımının önerdiği üç çözümü sorgularken, İmgenin hep aynı yapıda olduğunu söylüyor: "Bir şeydir hep." İMGELEM / JEAN PAUL SARTRE / İTHAKİ YAYINLARI
Sanat İçgüdüsü İnsanın sanat serüveni de tıpkı insanın tarih boyu evrimi gibi geçmişle sürekli bir iletişim ve etkileşim halindedir. Sanat İçgüdüsü, insanın sanatsal yaratımın izlerini süren, bulduğu izleri makul bir çerçeve içinde tartışan bir çalışma. İnsanın sanat eserlerinden zevk almasının temellerinin de sorunsallaştırıldığı kitapta disiplinler arası bir stratejiye yaslanılarak, geniş bir alanda sanatın işlevi gözler önüne seriliyor. Kitabın yazarı Denis Dutton "Bu kitaptaki amacım en başından sanatın genel niteliklerini evrilmiş adaptasyonlar olarak açıklamaktı. Standart kanona tekrar tekrar göndermeler yapmış olsam da, alt uçtaki popüler sanat diye görmezden gelinebilecek şeyleri de analize dahil etme niyetiyle yazdım. Eğer analizim doğruysa, uyku vakti hikâyelerinden, Susam Sokağı’ndan ve gençlik edebiyatından televizyon dizilerine, aşk romanlarına ve formüllerle yazılmış Hollywood filmlerine kadar uzanan sanat eğrisi hakkında daha anlamlı bir tartışma yürütmemize olanak tanıyacaktır" diyor. SANAT İÇGÜDÜSÜ / DENIS DUTTON / AYRINTI YAYINLARI
Beatrice ve Vanessa İki eski dost Beatrice ve Vanessa, çiftlikteki hayatlarından sıkılıp kısa bir tatile çıkmaya karar verirler. Tatile gitmek için yanlarına bir şeyler almaları gerektiğini bir yerlerden duymuşlardır. Çiftlik evinde buldukları birkaç şeyi çantalarına atıp ormanda ilerlemeye başlarlar. Yanlarına aldıkları eşyalar yaşayacakları macerada işlerine yarayacak mı dersiniz? BEATRICE ve VANESSA / JOHN YEOMAN / HEP KİTAP
Gökte Kuşlarla Hikâye kuşların gökyüzü hariç her yerde olduğu zamanlarda geçiyor... Kuşlar, sokakları, yolları işgal ettiği için hareket etmekte zorluk çeken "Uçuçgil ailesi" buna bir çözüm bulmak için kolları sıvıyor. Becerikli aile, ulaşım tarihinde çığır açacak bir buluşa imza atıyor. John Yeoman'ın çocuklar için yazdığı kitabı, Quentin Blake resimliyor. GÖKTE KUŞLARLA / JOHN YEOMAN / HEP KİTAP
Kapital'e Giriş Sadece Karl Marx’ın ve Marksist düşüncenin başyapıtı değil; içinde yaşadığımız sistemin temel dinamiklerini kavramamızın, bugünkü ve geçmişteki krizleri anlamamızın, yarın neler olabileceğini zihnimizde canlandırmamızın da başlıca yapıtıdır Kapital. Meta, para, emek, değer, artık değer, sömürü, sermaye, kâr, faiz, kredi… derken tüm bir düzen belirli bir dizgeyle ve onu bunalıma sürükleyen yasalarıyla gözlerimizin önüne seriliverir. Bu uyaran, uyandıran, gerçeği sorgulatan, dolayısıyla devrimci bir öz barındıran "serimleme"nin içine girmek için kılavuz niteliği taşıyan bir giriş kitabı var şimdi elimizde. Prestijli Marksist yayınlardan Prokla’nın baş editörlüğünü yapan, sadece Almanca değil İngilizce iktisat literatüründe de kaleme aldığı çalışmalarla öne çıkan Alman iktisatçı Heinrich’in Kapital’e Giriş’i, bu alandaki en yetkin çalışmalardan biri. KAPİTEL'E GİRİŞ / MICHAEL HEINRICH / YORDAM KİTAP
İdeoloji Kuramları: Yabancılaşma ve Boyun Eğme Güçleri Neoliberal kapitalizmin, yaşadığı bunca krize rağmen, hegemonik istikrarını koruması nasıl açıklanabilir? İdeoloji kuramlarının ortaya çıkışı, yabancılaşmanın ve boyun eğmenin işleyişine ilişkin Marksist araştırmaların bir yeniden temellendirilmesini yansıtmaktadır. Geleneksel kavramlar olan "manipülasyon" ve "yanlış bilinç" kavramlarının ötesine geçen bu kuramlar, dikkatlerini, hegemonik aygıtların maddi varoluşuna yöneltmiş ve ideolojik pratiklerin, ritüellerin, söylemlerin çoğunlukla bilinçdışı olan etkilerine odaklanmıştır. Jan Rehmann, ideoloji kuramlarının Marx’tan Adorno/Horkheimer’a, Lenin’den Gramsci’ye, Althusser’den Stuart Hall’a, Bourdieu’den W. F. Haug’a, Foucault’dan Butler’a kadar uzanan farklı damarlarını yeniden inşa ediyor. İDEOLOJİ KURAMLARI: YABANCILAŞMA VE BOYUN EĞME GÜÇLERİ / JAN REHMANN / YORDAM KİTAP
Taksim Bahçesi Murat Arda'nın kaleme aldığı "Taksim Bahçesi", sürrealizm ile kara romanın, büyülü gerçekçilik ile Dede Korkut hikâyelerinin, kurmaca olanla düşünsel olanın harman edildiği bir roman. Kitap, okuru atlı tramvayların dört nala koştuğu Constantinapolis yıllarından martıların, köpeklerin, sokak çalgıcılarının ve ağustos böceklerinin hayatta kalma mücadelesi verdiği günümüze felsefi, mizahi, kirli ve tarihi bir serüvene sürüklüyor. Beyoğlu’nun eski zamanlarına, eski İstanbul’un görkemli dönemlerine bu zaman yolculuğunun arka planında ise yazar "kanla sulanan ve beslenen" eski imparatorluk topraklarından modern Cumhuriyet’in yalpalamalarına keskin bir eleştirel bakış açısı, toplumsal yarılmalara ve büyük kırılma dönemlerine ise mizahi bir bakış açısı geliştirmeye çalışmakta… TAKSİM BAHÇESİ / MURAT ARDA / DESTEK YAYINLARI
Yolculuklar Zweig’ın "Yolculuklar"ı, yazarın 1902-1940 yılları arasında gerçekleştirdiği, başlangıçta gönüllü, sonrasında giderek kararan bir kıtadan sürgüne kaçışla sonlanacak zorunlu yolculukların izlenimleriyle, büyük bir tutkuyla bağlı olduğu 2'nci Dünya Savaşı öncesi Avrupa’sının zengin ve dokunaklı bir portresini sunuyor. Yaşamının büyük bir bölümünü Avrupa ülkeleri arasında mekik dokuyarak geçiren Zweig, hem kültürel eğitim hem de uzun süre bir yere bağımlı yaşamaktan kaynaklanan depresyonun tedavisi olarak gördüğü yolculuklarında, tatmin edilemez merak duygusuyla Londra, Oxford, Viyana, Paris, Avignon, Anvers, Floransa, Sevilla, Zürih, Salzburg gibi şehirlerin yanı sıra Amerika, Rusya ve Hindistan’ı da geziyor. Zweig, 40 yıl içinde hem yaşamının hem de faşizm rüzgârıyla karanlıklar içinde kalan Avrupa’nın nasıl değiştiğini de zengin izlenimleriyle okuyuculara aktarıyor. YOLCULUKLAR / STEFAN ZWEIG / EVEREST YAYINLARI
Hayatın Küçük Cilveleri 19'uncu yüzyılın en önemli romancılarından biri kabul edilen Thomas Hardy’nin kısa öykülerinden oluşan bu seçki, yüzyıl sonu burjuva hayatının kısıtlamaları ve onu dikte eden toplumsal normlar gibi, yazarın romanlarında da ele aldığı temaları bir araya getiriyor. Modern evliliğin açmazlarını, zaaflarımızın aile ve toplum hayatını nasıl etkilediğini, kısacası tutkuları, hırsları ve hayal kırıklıklarıyla insanlık hallerini yansıtan öykülerin ortak noktaları, eşsiz bir ironi duygusu, güçlü bir görsellik ve ilginç karakterlere sahip olmaları. Zaman zaman komik, zaman zamansa trajik olan Hayatın Küçük Cilveleri, Hardy’nin tüm eserlerine nüfuz eden usta işi kara mizah ve hicvi yansıtırken, yazarın masalsı olandan tavizsiz gerçekçiliğe uzanan zengin üslubunun da önemli bir örneğini teşkil ediyor. HAYATIN KÜÇÜK CİLVELERİ / THOMAS HARDY / EVEREST YAYINLARI