YENİ ÇIKAN KİTAPLAR

Ateş Anıları II - Yüzler ve Maskeler Eduardo Galeano’nun en önemli eserlerinden Ateş Anıları üçlemesinin ikinci cildi Yüzler ve Maskeler’i bu kez, Yeni Dünya’da köleliğe ve sömürüye başkaldırıların yaşandığı on sekizinci ve on dokuzuncu yüzyıllara odaklanıyor. Özgür bir Latin Amerika için mücadele eden lider Simón Bolivar’dan, ezilenlerin sesi Kübalı şair José Martí’ye kadar pek çok karakter üzerinden gelişen yüzlerce öyküde, baskı ve zulme direniş destanlarına tanıklık ediyoruz. Kitapta, emperyalistlerin yeni sömürü mekanizmalarını nasıl yarattıklarına da ışık tutuluyor. Araştırmacılık, gazetecilik ve devrimci perspektifin birleştiği Ateş Anıları üçlemesinde Galeano, şiirsel anlatımı ve cesur diliyle tarihin kayıp ve susturulmuş gerçekliklerini bir bir sahneye çıkarmayı sürdürüyor. ATEŞ ANILARI II - YÜZLER VE MASKELER / EDUARDO GALEANO / SEL YAYINCILIK
Resul Resul, verili tüm değerlere, bilince, maddeye karşı çıkışın; ötekiliği yontan, normalleştirmeye çalışan güce karşı bireyin sadece var olarak direnmesinin, öte yandan da biz ölümlülerin algılarını boşa çıkarmak için kendini yok etmesinin alegorik anlatısıdır. Çok tartışılan ilk romanı Resul’de yazar dil içinde dil, ev içinde ev kurarak imkânları mümkün kılan kült bir kitap ortaya koyuyor. “Sadece Resul, sadece canlı, sadece kendim, kendimle eşit ve kendinden ibaret olmak ve bunu asla bilmemek. Bilmek çürütüyor çünkü canlıyı.” RESUL / HÜSEYİN KIRAN / SEL YAYINCILIK
Doğmuş Olmanın Sakıncası Üzerine  Cioran her sistemi bir put sayan Romanya'lı yazar,  sistemleri kölelleştirici, ruhu köreltici zorbalar olarak görür. Aristo, Aquinalı Thomas ve Hegel düşünce tarihinin en büyük zorbalarıdır ona göre. Mistiklere ilgi duyar, her zaman biraz budist olduğunu söyler. Buda, Eyüp, Sankara, Nietzsche, Chamfort onun en yakın dostlarıdır. Mistiklerin tanrıyla insandan insana konuşur gibi konuşmaları Cioran'ı derinden etkilemiştir. Yaşadığı çelişkiler, onu herhangi bir öğretiye bağlamaktan alıkoyar. Doğmuş Olmanın Sakıncası'nda Cioran " Ölümün bizim için artık ilginç yanı kalmayıp, ondan hiçbir şey elde edilemeyeceğini düşündüğümüzde, doğuma geri çekilir, başka türlü bir dipsiz uçuruma meydan okuyarak haykırmaya başlarız...Yaşamak, savaşta toprak yitirmektir." der. DOĞMUŞ OLMANIN SAKINCASI ÜZERİNE / E.M CİORAN / METİS KİTAP
Sermaye ve Duygular 20'nci yüzyılın son çeyreğinde ortaya çıkan ekonomik ve politik krizin reçetesi olarak sunulan 'neoliberalizm ve küreselleşmenin', sonunda bir kâbus gibi dünyanın üzerine nasıl çöktüğünün izlerini sürmek mümkün bu kitapta. Marazzi, krizlerle şekillenen bir geçiş dönemindeki dönüşümleri dışarıdan değil içeriden anlamayı öneriyor ve anlatımını bu doğrultuda gerçekleştiriyor. Öyle ki bir kadının yerde bırakılmış çorapları her seferinde gidip yerine koyması kadar içeriden... SERMAYE VE DUYGULAR / CHRISTIAN MARAZZI / OTONOM YAYINCILIK
Katı Olan Her Şey Buharlaşıyor İrlanda'lı yazar Darragh McKeon Sovyetler Birliği'nin çöküşünde, okurları bir felaket öyküsüne doğru yolculuğa çıkarıyor.  Küçük deha Yevgeni, Moskova'da eski bir dairede piyano çalarken, teyzesi Maria fabrikada makineyi çalıştırmak için yaptığı bir hareketi mutfakta tekrar ettiğini fark edip irkiliyor. Eski eşi Çernobil'in izlerini silmeye çalışan doktor Grigori'yi hatırlıyor. Bir grup adam ise başlarına geleceklerden habersiz, neşeyle votka içerek bir ormanı toprağa gömüyorlar. Çocuklar ölü doğuyor. Tıpkı 'katı olan her şeyin buharlaşması' gibi Sovyetler Birliği de çöküyor... KATI OLAN HER ŞEY BUHARLAŞIYOR / DARRAGH MCKEON / DOĞAN KİTAP YAYINLARI
Hakikat Sözleri Tüm yaşamını hakikat arayışına adayan, İranlı yargıç, müzisyen ve filozof Üstat Elahi (Ostad Elahi), Hakikat Sözleri'nde sufi bilgeliğe odaklanıyor. "Rastlantı yoktur! Her şeyin bir sebebi vardır… Sebepsiz yere hiçbir şey olmaz. Biz o sebebi algılamaz ve bunun tesadüf olduğunu sanabiliriz. Oysa tesadüf ya da rastlantı yoktur; her şeyin bir sebebi vardır." anlayışıyla yazar bizi manevi bir yolculuğa çıkarıyor. HAKİKAT SÖZLERİ / ÜSTAT ELAHİ / DOĞAN KİTAP YAYINLARI
Kuruluşun İhmal Edilmiş İstisnası Murat Sevinç ve Dinçer Demirkent’in etraflı bir yorum ve analizle sundukları 1921 Anayasası deneyimi, sadece ürünü olan belgeyle değil, asıl, müzakereleriyle dikkate değer. Bu müzakereler, anayasa ilkeleri ve kavramları hakkında, canlı ve zengin bir tartışma ortamını ortaya koyuyor. Aslında bütün temel politik meseleler hakkında - ve hâlâ canlılığını koruyan bir tartışma… KURULUŞUN İHMAL EDİLMİŞ İSTİSNASI / MURAT SEVİNÇ, DİNÇER DEMİRKENT / İLETİŞİM YAYINLARI
Bir Sabah Yürüdüm Türküler çağıran bir sesi var İlhan Sami Çomak’ın. Bazen ağlıyor, hayatı sınamak için. Suyun akışına doğru sabahları gererek. Sabahlar ona hem bakıyor, hem bakmıyor. Bir güvercin gibi takla atmasını biliyor ama; denge, başarabildiği tek şey. İLHAN SAMİ ÇOMAK / BİR SABAH YÜRÜDÜM / YASAK MEYVE YAYINLARI
Zaman Çöktü Zaman Çöktü, bir bakıma, insanlaşmaya çalışan koyunların, koyunluk değerlerini savunarak insanlara karşı ayaklanışının öyküsü. Tarihçi Y. Hakan Erdem, bu kez bilimkurguya el atıyor ve tufandan sonrasına, 41. yüzyıla gidiyor, ama buralardan da fazla uzaklaşmadan. Belki de, Batılılaşma sürecindeki koca bir ülkenin, mecburen 'güneylileşmek' zorunda kalışının öyküsüdür bu, kim bilir? ZAMAN ÇÖKTÜ / Y. HAKAN ERDEM / DOĞAN KİTAP YAYINLARI
Yağmur Dersleri İlhan Sami Çomak, 1973 yılında Bingöl, Karlıova’da doğdu. İlk, orta ve lise öğrenimini Bingöl’de tamamladıktan sonra, İstanbul Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Coğrafya Bölümü’ne 1992 yılında kaydını yaptırdı. 1994 yılında gözaltına alındı ve tutuklandı. Müebbet hapis cezasına çarptırıldı. Yirmi üç yıldır cezaevinde... Türkçe dışında anadili olan Kürtçe dilinde de şiirler yazıyor. Yağmur Dersleri'nde uzun uzun çocukluğunu oynuyor, Çomak. Zamanın ağzından öpünce de mevsimler devriliyor bir bir. Ama hep ateşler gibi sabretmesini biliyor. Şimdi atına atlamış geliyor işte, bize yağmurlar getirmek için. İLHAN SAMİ ÇOMAK / YAĞMUR DERSLERİ / YASAK MEYVE YAYINLARI
Dicle'nin Günlüğü Dicle'nin Günlüğü'nde şair İhan Sami Çomak mizah anlayışını öne çıkaran bir dille karşımızda. 23 yıldır hapiste yatan bir şair, hayata ve yaşananlara nasıl karşı koyabilir ki başka türlü. İlhan Sami Çomak insanın hayret hali, önü yazmavi bir selserap, dizleri kanıyor ama… Gör müsün? İLHAN SAMİ ÇOMAK / DİCLE'NİN GÜNLÜĞÜ / YASAK MEYVE YAYINLARI
Israrı kanadında Kaybın, telafisi mümkün olmayanın işlendiği bir kitap 'Israrı Kanadında'. Anton, Rahman, Hayim, Balô, Bihan, Aden, Rênas, Diyar, Cumhur, Daryal, Latif ve Rızgo’nun kederli, kırgın ve müstehzi öykülerini anlatıyor Figen Alkaç. Yazar bu coğrafyada yerinden edilmenin ve yurtsuz kalmanın öfkesini yaşayan bu 'kayıp özneleri', tüm sosyolojik yüklerden arındırmayı deniyor öykülerinde. "Çünkü anlatmak iyileştirir. Anlatılanı da anlatanı da. Ve elbette dinleyeni de..." ISRARI KANADINDA / FİGEN ALKAÇ / DOĞAN KİTAP YAYINLARI
Kadının hak arama rehberi 'Kadının Hak Arama Rehberi' kadınlara evde, işte, sokakta, severken, sevilirken, aldatılırken, şiddet görürken, tacize ve tecavüze uğrarken çaresiz ve yalnız olmadıklarını hatırlatmak amacı ile Altın Mimir tarafından yazılmış bir kitap. Mimir, Türkiye’nin en ünlü boşanma avukatlarından bir kadın hakları savunucusu. Yasalardaki maddeleri ve hak arama yollarını bir uzman gözüyle eksiksiz ve anlaşılır bir dille okura sunduğu yeni kitabı hukuki bir kılavuz niteliği de taşıyor. KADININ HAK ARAMA REHBERİ / AV. ALTIN MİMİR / DOĞAN KİTAP YAYINLARI
Zıvana 'Zıvana' gazetecilik ve oyunculuk yapmış, halen siyaset, edebiyat ve müzik üzerine yazan Burak Soyer'in otobiyografik romanı. Kitapta umudunu ve hayallerini kaybetmiş Sarı'nın çarpıcı hayatı anlatılıyor. Kitapta geçen "Ruhum bedenimden ayrılalı çok olmuştu. Benden o kadar nefret etmiş olmalı ki arkasından el sallamama bile izin vermeden uzaklaşmıştı içimden." cümlesiyle içinde bulunduğu karanlık durumu aktarıyor okurlara. ZIVANA / BURAK SOYAR / DOĞAN KİTAP YAYINLARI
Homo Deus: Yarının Kısa Bir Tarihi 'Hayvanlardan Tanrılara Sapiens' kitabıyla insan türünün dünyaya nasıl egemen olduğunu anlatan Harari, Homo Deus’ta çarpıcı öngörüleriyle yarınımızı ele alıyor. Yazarın bu kitabı, insanlığın ölümsüzlük, mutluluk ve tanrısallık peşindeki yolculuğunda insanın bambaşka bir türe, homo deus’a evrildiği bir gelecek kurgusu. Yola "önemsiz bir hayvan" olarak çıkan Homo sapiens, tanrılar katına ulaşmak uğruna kendi sonunu mu hazırlıyor? Homo sapiens nasıl hümanist öğretiye inandı? Hümanizm gündelik yaşantımızı, sanatımızı ve en gizli tutkularımızı nasıl şekillendiriyor? Gibi sorulara cevap aramak için insanlığın tarihi bilim, tarih ve felsefe ışığında inceleniyor. HOMO DEUS / YUVAL NOAH HARARİ / KOLEKTİF KİTAP
Özgürlüğün Peşinde Özgürlüğün Peşinde, “kişisel olan politiktir” sloganının hakkını verebilen, mütemadiyen özgürlük peşinde koşan bir hayatın yansıması. Mustafa Sütlaş’ın katkılarıyla şekillendirilen bu kitapta bir yandan Yüksel Selek’i, onun dalgalı, çetin ve aynı zamanda “sürgün” hayatını okurken, diğer yandan “memleket meselelerini”, 99 Depremi sonrası sivil örgütlenmelerin hayatiliğini, Yeşiller’i, barış girişimlerini, demokratik bir anayasa için harcanan mesaiyi, ekolojik mücadelenin yeni yeni filizlendiği zamanları, kadın hareketini ve dayanışmasını ve Türkiye’nin yakın tarihindeki mühim uğrakları, onun güçlü belleğinin bıraktığı izler aracılığıyla takip ediyoruz… YÜKSEL SELEK / ÖZGÜRLÜĞÜN PEŞİNDE / İLETİŞİM YAYINLARI
Kaynana Ne Yaptı, Gelin Ne Dedi? Yazar, 1923’ten 1940’lı yıllara uzanan erken Cumhuriyet döneminde süren aile ilişkilerini, kadınlar özelinde ele alıyor. O yılları görüp hâlâ hayatta olan kadınların tanıklıklarına, aynı yıllarda yazılan romanları da ekleyerek karşımıza aile üstünden incelenen bir dönem panoraması çıkarıyor. Dönemin “makbul kadın” imajlarını, inşa edilmeye çalışılan “yeni aile” ile “geleneksel aile” kodlarının çatışmasını verirken, çok katmanlı bir okumaya da imkân tanıyor. DİKMEN YAKALI ÇAMOĞLU / KAYNANA NE YAPTI, GELİN NE DEDİ? / İLETİŞİM YAYINLARI
Koçgiri İsyanı Dilek Kızıldağ Soileau tarihe “Koçgiri İsyanı” olarak geçen, gerek resmî tarihin gerek Kürt milliyetçi tarih yazımının önemli duraklarından biri olan Koçgiri İsyanı’nı birçok boyutuyla, kapsamlı bir biçimde ele alıyor: “Kürt devleti kurmak için girişilen bir Kürt isyanı” olup olmadığını, Alevi Kürtlerin olaylara dahlini, olayların “isyan” niteliği taşıyıp taşımadığını inceliyor. Bunu yaparken tarihsel, sosyal ve kültürel arka plana olduğu kadar resmî belgelere de bakıyor. KOÇGİRİ İSYANI / DİLEK KIZILDAĞ SOİLEAU / İLETİŞİM YAYINLARI
Mermer Köşk Mermer Köşk, yıkıcı bir aşkın romanı. Uğur ile Öykü’nün, Uğur ile Ezgi’nin, Öykü ile Ezgi’nin skandallar, sırlar, eski defterler içindeki hikâyesi. Paranın itişmesi, ego savaşları ve alacakaranlık bir aile tarihi çevresinde gelişen karanlık olaylar. Demirler Köşkü’nün bahçesi, serası ve Öykü’sü. Hisseler, büyük ortaklar, küçük ortaklar, atılan zarlar... Sonra başka türlü bir adamın gelişi… Paranın karşısında parasız yatılı. Mehmet Eroğlu, Mermer Köşk’ün fısıltılarını doyumsuz, kötülük yüklü bir devranın içinde aşkın savruluşunu anlatıyor. MERMER KÖŞK / MEHMET EROĞLU / İLETİŞİM YAYINLARI
Otel Paranoya Hakan Bıçakcı’dan soğuk bir muamma hikâyesi Otel Paranoya. Tuhaf bir otel, zevksiz ve tenha, küflü odalar, kemiklere iyi gelen asansör havası, dumanı tüten çorbalar, ağrı kesiciler, yılan balıkları ve diğer müşteriler… Kitap, belleksiz bir rasyonalitenin, kaybolmanın rüyası. Berat Pekmezci ise, akıl tutulmasını, sıkıntının sınırlarını, delirmenin rehavetini ustalıkla resmediyor. OTEL PARANOYA / HAKAN BIÇAKÇI / İLETİŞİM YAYINLARI
Cereyanlar Cereyanlar, Türkiye’de siyasî ideolojilerin özelliklerini; birbirlerini etkileme ve birbirlerinden etkilenme süreçlerini; kurguladıkları dili; ideolojileri popülerleştirme tekniklerini ve siyasî ideolojilerin gündelik hayatta nasıl karşımıza çıktıklarını gözler önüne seriyor. Tanıl Bora, “cereyanlar”ı şu başlıklar altında tartışıyor: Geç Osmanlı Zihniyet Dünyası, Batıcılık, Kemalizm, Milliyetçilik, Türkçülük ve Ülkücülük, Muhafazakârlık, İslâmcılık, Liberalizm, Sol, Feminizm ve Kürt Siyasal Hareketi.“Kimin söylediği”ne değil “ne söylediği”ne odaklanıyor. Böylece, siyasî düşünceleri sarmalayan ideolojik muhtevayı ve “iklim”i de ortaya koyuyor. Olayları anlatmak ve analiz etmekle yetinmeyip bunların arkasındaki düşünce oluşumlarını ele alması ise anlatımı güçlendiriyor. CEREYANLAR / TANIL BORA / İLETİŞİM YAYINLARI
Ücretli Çalışmanın Tarihçesi Robert Castel, bu kitabında sosyal sorunun ortaya çıkışını ve dönüşümünü incelerken toplumsal iş bölümü içinde işgal edilen yer ile bireyi güvence altına alan sosyal koruma sistemlerine katılım arasında güçlü bir bağlantı görüyor. Günümüzün 'prekaryalaşmış' ücretli çalışanlarının durumu ile geçmiş çağların toprağından kopmuş, sefalete mahkûm edilmiş milyonlarca emekçisinin durumu arasında yapısal süreklilikler saptayan Castel, parçalanan ücretliler toplumu ve güvencesizleşmenin yükselişi karşısında kaybedilenleri geri kazanmanın yollarını arıyor. Zengin bir tarihsel sosyoloji araştırması olan bu çalışmada, ücretli emeğin toplumsal serüveni altı yüz yıllık bir perspektifle sunulmakta. ÜCRETLİ ÇALIŞMANIN TARİHÇESİ / ROBERT CASTEL / İLETİŞİM YAYINLARI
Hikâye Anlatma Sanatı Hikâye anlatma sanatı, son yıllarda giderek yaygınlaşıyor ve daha çok kişi tarafından sevilip benimseniyor. Ashley Ramsden ile Sue Hollingsworth bu kitapta yirmi yılı aşkın süredir bu alanda edindikleri deneyimi aktarıyor ve konuya ilgi duyup yeteneğini açığa çıkarmak isteyenlere denenmiş özel teknikler, pratik öneriler ve önemli tüyolar eşliğinde yol gösteriyorlar. Hikâyeleri seven ve onlara daha yakından bakmak isteyen herkes için eşsiz bir kılavuz. HİKAYE ANLATMA SANATI / ASHLEY RAMSDEN, SUE HOLLINGSWORTH / İLETİŞİM YAYINLARI
Akvaryum Kitapları 19 dile çevrilen, 15 ödül kazanan, onlarca ülkede 70’ten fazla “Yılın En İyileri” seçkisinde yer alan David Vann, vurucu bir şiirsellikle şiddeti buluşturduğu yeni romanı Akvaryum’la okuyucularının karşısına çıkıyor. On iki yaşındaki Caitlin, rıhtımda işçi olarak çalışan annesiyle yaşıyor. Annesinin çalışma saatleriyle kızın okul saatleri uyuşmadığından, çocuk sabahları sınıf arkadaşlarından iki saat önce okula gidip beklemek zorunda, okul çıkışında da annesinin işten dönüp kendisini alacağı saate kadar şehrin büyük akvaryumunda vakit geçiriyor ve geniş hayal gücüyle, balıklarla insanların yaşamı arasında paralellikler kurarak onları inceliyor: “Bir şehrin en sevdiğim yanı hep bu olmuştur; akvaryumların en büyüğü olarak içinde koca dünyalar saklıdır.” Masal havasında başlayan roman, bir noktadan sonra David Vann’ın alışılmış gerilim çizgisine doğru hızla yol alıyor ve şaşırtıcı gelişmelere açılıyor. AKVARYUM / DAVID VANN / CAN YAYINLARI