YAZARLAR

Yeni Esenyurt’lar bir daha olmaz, değil mi?

Süleyman Soylu gitti, Ali Yerlikaya (Esenyurt ilçesinin de bağlı olduğu İstanbul’un eski valisi) geldi. İlk iş olarak; bakanlıktaki personel dairesinin başından başlayarak neredeyse bütün üst düzey yöneticileri değiştirdi. Yeni Esenyurtlar olmasın diye mi?

Esenyurt’ta bir tekel bayisinde yaşanan olay günlerdir gündemimizde. İlk önce görüntüleri “analiz” ettik, sonra tişörtleri. İsimleri aklımıza tutmaya çalıştık. ‘An’ı geriye sardık, geçmiş ilişkileri, husumeti anladık. “Kan parası” neymiş sözlükten öğrendik. Bırakmadık peşini; önce karakola sonra adliyeye çevirdik gözümüzü. ‘Allahtan’ hepsi yakalandı ve tutuklandı da “rahatladık”. Şimdi, dava süreçlerini birileri takip ederse yeniden bu günlere dönüp hatıralarımızı canlandıracağız!

Olay, meğerse o kadar dehşetengizmiş ki ‘şok’u devletimiz de yaşamış. Polis kuvvetlerimiz günlerce Esenyurt’a çıkarma yaptı, binlerce polis kontrol üzerine kontrol, uygulama üzerine uygulama… Hatta Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın 35 başdanışmanından biri olan Oktay Saral(1); “Bu namussuz için ve onlara ortaklık eden alçaklar için yaşasın idam. Kısasta hayat vardır aksi halde ailelerin yüreği soğumaz" tweeti atarak olaya müdahil oldu da bizler de “idam taraftarları ve karşıtları” olarak yerlerimizi iyice belirledik.

Aslında Esenyurt’ta yaşanan vukuatın, bu ülkede her gün ama her gün yaşananlardan hiçbir farkı yok. Umut Vakfı’nın açıklamalarına göre “asayiş veya silah şiddeti dediğimiz, silahla ilgili suçlarda da artış var. Her gün en az 10 vatandaşımız ölüyor, 20 vatandaşımız yaralanıyor”. Bilgiyi tekrarlayalım; günde 10 kişi öldürülüyor. Esenyurt’ta yaşananın tek farkı, görüntülerin servis edilmesi olsa gerek! Diğerleri de servis edilse, üstelik daha hareketli, daha kanlı ve olay sürekliliği olan, dizi film misali…

Esenyurt vukuatında, çok üzerine gidilmeyen bir ayrıntıyı eklemek gerek! Tekel bayisinde üç silah bulunuyor; iki tabanca ve bir pompalı. Baskına gelenlerde iki silah var; biri bulundurma, diğeri taşıma ruhsatlı. Türkiye’de 4 milyon ruhsatlı, bunun 9 katı kadar da yani 40 milyona yakın silah mevcutmuş, vatandaşlarda. Yine Umut Vakfı’na göre “silah edinme durumunun psikolojik boyutuna baktığımızda da yüzde 50'sinde aslında kişilik problemi var. Üçte birinde öfke problemi var.” Durum yeterince anlaşılabilir, sanırım.

YENİ ESENYURT’LARIN OLMASI ENGELLENEBİLİR Mİ? ELBETTE HAYIR!

Çünkü bu ülkede, işlenecek suçların karşılığı olan (yazılı) cezalar bile caydırıcılıktan çok uzak. Her şeyden önce canı değil, malı korumayı önceleyen bir cezalandırma hukuku mevcut. Paranız varsa silah ruhsatı cebinizde olur, paranız yoksa silahı yakalattığınızda borç almanız yeterli olacaktır. (Silah bulundurma para cezası ile halledilir)

Çünkü bu ülkede, işlenecek suçların karşılığı olan (yazılı) cezalar bile uygulanmıyor. Ceza infaz düzenlemeleri ile, sözde iyi hal indirimleri ile, polis tutanakları ile, yeniden yargılamalar ile ve akla gelmedik yeni “keşif”ler ile çeşitli yol ve yöntemler rahatlıkla bulunabiliyor.

Çünkü bu ülkede “adamına göre” adalet mekanizması işliyor/işletiliyor. Rüşvetle dönen, nüfuz ticaretinin gücüne göre işleyen bir yargı mekanizmasının olmadığını kim iddia edebilir? Hangi suça hangi miktar ödeneceği bile kataloglandırılmıştır.

Çünkü bu ülkede feodalite hala hüküm sürüyor. Bir aşirete mensupsanız, üç-beş tane erkek kardeşiniz, 10-15 tane amcaoğlunuz varsa, ya da hemşehriniz bir polis müdürü, AKP yöneticisi falan varsa, hatta MHP’li varsa o bazı durumlarda daha makbul olur, hukuk size en farklısından uygulanır.

Çünkü bu ülkede, suç işleyenlere karşı mahalle baskısı değil, mahalle pohpohlaması vardır. Yani suç işlediğinizde bırakın sosyal ilişkilerden dışlanmayı, icraatın “kalitesine” göre itibarınız artar.

Yeter ki iktidardakilerin koltuğu için bir tehlike olarak görünmeyin. Hatta dolaylı bile olsa onlardan yana gözükün. Bir, iki kıyak yaptığınız icraata “albüm”ünüzde yer verin (Bir, iki fotoğraf falan). İnanmasanız da (onlar inanıyor mu ayrı konu) ideolojik çizginizin aynı olduğunu ifade edin; din kardeşliği, ezan susmaz, bayrak inmez, devlet parçalanmaz falan…

Ama “devlet düşmanı” olarak kodlanmışsanız, o zaman size yazılı hukuk bile uygulanmaz, yazılı olmayan hukukun en üst cezalarından seçki yaparlar. Öyle silahlı falan da olmanız gerekmez, gazeteci de olabilirsiniz, avukat da, hatta herhangi bir tweeti RT yapan da…

DEVLET, ESENYURT’UN NERESİNDE?

Devletin ortağı olan Devlet Bahçeli’nin ve yandaşlarının, hem devlet içindeki önemli bir gücün temsilcisi hem de onların hamisi olarak, fiili güçlerini korumak ve büyütmek için “şiddet”e ihtiyaç duydukları aşikar. Üstelik Bahçeli bunu, gizli kapaklı da yapmıyor zaten. Neredeyse mafyanın bütün “öndegelenleri” ile fotoğraf çektiriyor. Bu açık bir tercihtir çünkü bu fotoğraflar özellikle yayınlanıyor. Verilmek istenen mesaj açık; “icraatlarında, ben onun arkasındayım, o da benim yandaşım. Bilinsin”. Yasanın olduğu yerde mafya, mafyanın olduğu yerde yasa olur mu?(2)

Pekiyi ya Saray’ın kendisi ve kabinesi? Onlar bu durumdan, yani sosyal ilişkilerde “kimin kime gücü yeterse üstünlük kursun” düsturundan rahatsız mı? Öyle olmadıkları kesin.

Sadece bir gelişmeye bakalım. Bilindiği üzere İçişleri Bakanı değiştirildi. Süleyman Soylu gitti, Ali Yerlikaya (Esenyurt ilçesinin de bağlı olduğu İstanbul’un eski valisi) geldi. İlk iş olarak; bakanlıktaki personel dairesinin başından başlayarak neredeyse bütün üst düzey yöneticileri değiştirdi. Ve tüm medya bu değişikleri, “Soylu’nun ekibi tasfiye ediliyor” şeklinde değerlendirdi.

Elbette bir yönetici, “çalışma arkadaşlarını” değiştirme hakkına sahiptir. Ancak bunun mesleki yetersizlik, ahlaki zafiyet ya da ceza gerektiren fiili durumların varlığı gibi gerekçeleri olması gerekir. Gidenlere ilişkin böyle açıklamalar yapılmadı, elbette. Örneğin; “Geçen yıl dolandırıcılık yüzde 41, çocukların cinsel istismarı yüzde 33, hırsızlık yüzde 30, uyuşturucu yüzde 25, yağma yüzde 23, kasten öldürme yüzde 17, kasten yaralama yüzde 11 oranında arttı.” Bu durumu değiştirmek için İçişleri Bakanlığı yeniden yapılandırılmalıdır, denmedi. Yaratılan algı; “onun adamları yerine benim adamlarım” oldu.

Kısacası; sadece İçişleri Bakanlığı için değil, seçimden sonra Saray tarafından değiştirilen her Bakan ve bakanlık için benzer bir durum mevcut. Yaratılmaya çalışılan algı, sanki yenileniyormuş ve “tedavi ediliyormuş” olsa da aynı iktidar, aynı tarz ve aynı çürüme devam edecek. Ve bu iktidarı meşru göstermeye çalışan her çaba, sadece ve sadece yeni Esenyurtların sayısını arttıracak!


NOTLAR

(1) Hangi konuda başdanışmanlık icra ediyor, bulamadım. İki yıl Of Belediye Başkanlığı yapmış, sonra da Kızılay Of Şube Başkanlığı. Eski AKP vekili.

(2) Mafyanın da kendine ait bir yasası vardır, gibi birtakım gevezelikler yapanlar olacaktır! Mafyanın kuralı; çıkar ve keyfiliktir.


Yavuz Halat Kimdir?

Erzurum İspir’li. İstanbul Samatya’da büyüdü. İlkokuldan sonra iki yıl Darüşşafaka’da yatılı idi. “Ne Yapmalı”yı orada okudu. Maçka Endüstri Meslek Lisesi Elektronik Bölümü’nden 1984’te mezun oldu. Aynı yıl Yıldız Teknik Üniversitesi Elektronik ve Haberleşme Mühendisliği’ne girdi. Yıldız Rektörlük İşgali'nde 'işgalciler'den biriydi, bir süre cezaevinde yattı. Eğer bir başlangıç tarihi gerekir ise 14 Nisan 1987’den beri “solculuk” yapıyor.