Yeni gıda yasa tasarısı güvenlik mi getiriyor sansür mü?
İçerisinde gıda yayınlarıyla ilgili düzenlemeler de bulunan kanun teklifi Meclis'te görüşülmeye başlandı. Teklife karşı çıkan 61 kurum ve dernek imza kampanyası başlattı. Buğday Ekolojik Yaşamı Destekleme Derneği’nden Turgay Özçelik’e göre kanun teklifinde bahsi geçen "yanıltıcı yayın" ibaresi belirsiz ve yorum açık. Bu nedenle kötü niyetli kullanıma ve ifade özgürlüğünün, haber alma özgürlüğünün kısıtlanmasına izin verebilecek nitelikte.
Ogün Akkaya
DUVAR - Aralarında Buğday Ekolojik Yaşamı Destekleme Derneği, Ekolojik Tarım Organizasyonu Derneği ve Yeşil Düşünce Derneği’nin bulunduğu 61 dernek ve topluluk, Meclis gündemine giren “Gıda, Tarım ve Orman Alanında Bazı Düzenlemeler Yapılması Hakkında Kanun Teklifi”nin 28. 29. ve 30. maddelerinin gıdaya yönelik ifade özgürlüğünü kısıtlayıcı düzenlemeler içerdiği gerekçesiyle geri çekilmesi için imza kampanyası başlattı. Meclis gündemine gelen yasa tasarısının görüşülmesi önümüzdeki haftaya ertelendi. Teklif yasalaştığı durumda “her türlü yazılı, görsel, işitsel ve dijital iletişim araçları üzerinden yapılan ve ticari reklam kapsamına girmeyen, gıda güvenliği ve güvenilirliği hususunda tüketicide endişe, korku ve güvensizlik yaratarak tüketicinin tüketim alışkanlıklarını olumsuz etkileyen gerçeğe aykırı yayınlar” yanıltıcı yayın olarak tanımlanacak ve 20-50 bin TL arasında para cezası verilecek.
‘GIDA POLİTİKALARI GÜNÜ KURTARMAYA YÖNELİK’
Belirtilen maddelerin yasalaşması durumunda "yanıltıcı yayın" adı altında gıda güvenliği ile ilgili her türlü dijital, matbu, görsel yayına para cezası verilebileceğini belirten Buğday Ekolojik Yaşamı Destekleme Derneği İletişim koordinatörü Turgay Özçelik, “ Kanun teklifinde gerekçe ‘gıda güvenliği ve güvenilirliği hususunda tüketicide endişe, korku ve güvensizlik yaratarak tüketicinin tüketim alışkanlıklarını olumsuz etkileyen gerçeğe aykırı yayınlar’ olarak geçiyor. Özellikle gıda alanında bir bilgi kirliliği yaşandığı doğru; dijital iletişim araçlarının yaygınlaşması ile birlikte uzman ya da değil, pek çok kişi ya da kurum gıda alanıyla ilgili bilgi paylaşımı yapıyor. Bunların bir kısmı ne yazık ki yanlış ve yanıltıcı bilgiler. Bu bilgi kirliliğinin nedeni, konuyla ilgili herhangi bir yasak, ceza olmaması değil, kamu kurumlarının gıdayla ilgili bilgi paylaşımının yetersiz, gıda politikalarının ise günü kurtarmaya yönelik olması. Kamu kurumlarını görevlerini gerektiği gibi yapmadıkları için, çareyi yanlış olan kısa yolda, hoşlarına gitmeyen yayınları yasaklamakta buluyor” açıklamasında bulundu.
‘GETİRİLEN YASAKLAR, YANLIŞ SONUÇLAR DOĞURABİLİR VE HAKSIZLIKLARA NEDEN OLABİLİR’
Yasa teklifi meclisten geçtiği takdirde gıda ürünlerine getirilen sansürü denetlemek için bir bilim kurulu oluşturulacağının konuşulduğunu belirten Özçelik, “Şayet bir bilim kurulu oluşturulacak ise, gıda alanındaki şirketlerin lobicilik çalışmalarından etkilenmeyecek bilim insanlarının ve sivil toplum örgütlerinin temsilcilerinden oluşmalı. Ama bu bilim kurulunun görevi hangi yayını yasaklamak gerektiğine karar vermek değil, hangi konuda bilgi eksikliği yanlışlığı var, onu tespit edip bu alanla ilgili doğru bilgiyi paylaşmak olmalı. Gıda alanı bir endüstri konusu olduğu için, bilimsel veriler de farklılık gösterebiliyor. Örneğin; Dünya Sağlık Örgütü dahil pek çok bilimsel kurum pestisitlerin zararlı olduğunu söylerken, pestisit şirketlerinin desteklediği bilim insanları aksini söyleyen araştırma sonuçları yayımlayabiliyor. Yani bilimin referans alınması da, ‘hangi bilimsel kaynaklar, hangi veriler?’ sorusunu doğuruyor. Kamu kurumlarının görevi vatandaşların sağlıklı gıda hakkını tesis etmek ve bununla ilgili bilgilendirme yapmak, yasaklayıcı değil, önleyici, koruyucu politikalar geliştirmektir. Aksi durumda, getirilen yasaklar, yanlış sonuçlar doğurabilir ve haksızlıklara neden olabilir. Yayın ve bilgilenme hakkına da engel teşkil edebilir” ifadelerine yer verdi.
‘ÜRETİCİLER SİVİL TOPLUM BASKISI HİSSETMEYECEĞİ İÇİN GIDA KAYNAKLI HASTALIKLARDA ARTIŞ OLABİLİR’
Teklifin yasalaşması durumunda insanların gıdaya erişimde ve gıdaların sağlıklı olup olmadığını veya gıda ürününe ilişkin olarak üretim-dağıtım-tüketim süreçlerinde yaşanan adaletsizlikleri öğrenmelerinin zorlaşacağını belirten Gıdada Sansüre Hayır Kampanya Koordinatörü Yağız Abanus, “Bundan sonra bu konular hakkında bilgi üreten sivil toplum kuruluşları, araştırmacılar veya bilim insanları ifadelerinin bu düzenleme kapsamında 50 bin TL para cezasıyla karşılaşmasından korkacaklar ve kendilerini geri çekecekler. Sonuç olarak güvenilir ve kamusal bilgiye erişim açısından sorunlar yaşanacağını, tüketicilerin gıda tüketme noktasında şüphelerinin artacağını söyleyebiliriz. Bunun sonucunda üreticiler gıdaların sağlıklı olması noktasında bir sivil toplum baskısı hissetmeyeceği için tabii ki gıda kaynaklı hastalıklarda da artış olabilir” dedi.
‘BİRÇOK KİŞİ VE KURUM OTOSANSÜR UYGULAMAK ZORUNDA KALACAK’
Yasa teklifiyle getirilmek istenen sansürle gıda güvenilirliği hakkında medyatik uzmanların sansasyonel açıklamalarının ve bilgi kirliliğinin önlenmesinin amaçlandığını belirten Abanus, “Ancak düzenlemenin kendisine bakacak olursak sıradan vatandaşların, bu konuda yazan, çizen gazetecilerin, bilim insanlarının, veganların ve sivil toplum kuruluşlarının da gıda güvenliği ve güvenilirliği hakkında konuşurken korkması ve hatta oto sansür uygulaması hedefleniyor. Gıda güvenliği ve güvenilirliği alanında bilgi kirliliği yok demiyoruz, ancak bilgi kirliliğini çözmenin yolu bu sorunu halihazırda çözmeye çalışan kişi ve kurumları otosansüre mahkum etmek değil. Biz bu bağlamda bu sorunun dayanışmacı ve planlamacı politikalar doğrultusunda kişilerin kendi bölgelerinde örgütlendikleri topluluklar, sivil toplum kuruluşları ve sosyal girişimler üzerinden çözülebileceğini düşünüyoruz. Düzenleme doğrudan sansür uygulanması gibi bir sonuç öngörmüyor ancak o kadar geniş bir tanım var ve cezalar o kadar yüksek ki birçok kişi ve kurum oto sansür uygulamak zorunda kalacak” açıklamasına yer verdi.