Yenidoğan taramaları ile çocuktan topuk kanı alınması   

Anne-babalar çocuklarının sağlık haklarına engel olmamalıdır. Mahkeme hakimleri de laik hukuk kurallarını uygulamak yerine kamuoyunda haklı tartışmalara yol açacak kararlar vermemelidirler.

Fotoğraf: AA
Google Haberlere Abone ol

Diken’de çıkan Mesude Demir’in haberine göre Kars’ta yaşayan K.S. ve S.S. çifti, tüm ısrarlara rağmen, doğuştan zeka geriliği, beyin hasarı, kas hastalıkları ve ölümlere yol açabilen hastalıkların taranması için bebeğinden topuk kanı alınmasını reddetti.

Çocuktan topuk kanı alınması, yenidoğan taramaları ve halk sağlığı içerisinde çok önemli yeri olan bir konu ve önleyici bir sağlık hizmeti. Doğum sonrası bebeklerin topuklarından ilk hafta içerisinde olmak üzere iki farklı kan örneği alınıyor. Alınan kanda zeka geriliğine ve bir hastalığın ardından geride yerleşip kalan işlev ve doku bozukluğuna neden olabilecek hastalıkların taraması yapılıyor.

Ulusal Yenidoğan Tarama Programı kapsamında ülkemizde doğan her bebekten alınan topuk kanıyla fenilketonüri (FKÜ), biyotinidaz eksikliği (BE), konjenital hipotiroidi (KHT), kistik fibrozis (KF), konjenital adrenal hiperplazi (KAH), spinal müsküler atrofi (SMA) hastalıkları taranıyor.

Yenidoğanlara rutin uygulanan tarama programında, işitme kayıpları, görme kusurlarıyla bazı göz hastalıkları ve kalça çıkıklığı da bulunuyor. Sağlık Bakanlığı’nın verilerine göre, yenidoğan tarama programlarıyla her yıl 12 binden fazla çocuk yaşama sağlıklı başlama ve sürdürebilme şansını yakalıyor. Bunların 4 bin 500’ünün sorunları topuk kanıyla saptanıyor.

Son yıllarda aşı yaptırmayan ve topuk kanı aldırmayan ailelerin sayılarının giderek artmakta olduğu istatistiklere yansıyor.

Kars’ta K.S. ve S.S. çifti de bebeklerinden topuk kanı alınmasını kabul etmeyince uyuşmazlık Sağlık İl Müdürlüğü tarafından yargıya taşındı.

Mahkeme Sağlık İl Müdürlüğü'nün istemini kabul etmedi. Mahkemenin gerekçesi ise kamuoyunda çok tartışıldı. Çünkü mahkeme gerekçesinde anne babanın topuk kanı vermeme konusunda özgür olduklarını ve bu işlemin çocuğun yaşam ve sağlığı konusunda olumlu sonuçlar vereceğinin tıbbı olarak kanıtlanmadığını ileri sürdü.

Daha da önemlisi mahkemenin gerekçesine dayanak olarak tıp doktoru olmayan ve kendini “İslami tıpçı” niteleyen Aidin Salih’e gönderme yapması oldu. Çünkü Aidin Salih’e göre topuk kanı alma çocuğa yapılacak en büyük kötülüklerden biriydi. Ve mahkeme hakiminin gerekçesine göre topuk kanı aldırma olayı Dünya Sağlık Örgütü tarafından hegemonik bir yaklaşımla üye ülkelere dikte edilen bir uygulamaydı.

Öncelikle topuk kanı alınması konusu tamamen bilimsel olmakla birlikte mahkemenin seçenek tıp (alternatif tıp) uzmanlarının görüşlerine göre karar vermesi doğru bir yöntem değildir. Çünkü Anayasamıza göre Türkiye laik bir ülkedir bu nedenle bilimsel olmayan görüşlere dayanarak karar verilemez.

Zaten Sağlık Bakanlığı da konu hakkında şu açıklamayı yaptı:

“T.C. Kars Aile Mahkemesi tarafından 20/08/2024 tarihinde, Yenidoğan Tarama Programı kapsamında çocuklarımızın hastalıklarını erken teşhis ederek tedavilerini başlatmak amacıyla topuk kanı alınması hakkında verilen karar, ilk derece mahkemesi kararı olup kesin hüküm niteliğinde değildir. Kesin hüküm niteliği taşımayan mezkur kararın hatalı olduğunu değerlendirdiğimizden, bu karara karşı Bakanlığımızca istinaf yoluna başvuru süreci ivedilikle başlatılmıştır.

Hukukun, adalet ve doğruluk temelinde vereceği karara olan inancımız tam olduğundan, yargı süreci sonuçlanıncaya kadar Yenidoğan Tarama Programı aynı şekilde devam edecektir."

ANAYASA MAHKEMESİ NE DİYOR

Anayasa Mahkemesi derken hukuk adına çok üzgünüm. Anayasa Mahkemesi'nin kararları kesindir. “Anayasa Mahkemesi kararları yasama, yürütme ve yargı organlarını, idare makamlarını, gerçek ve tüzel kişileri bağlar”. Bu buyurucu kural uygulanmıyorsa hukukun üstünlüğü ve hukuk devleti ilkelerinden nasıl söz edebiliriz.?

Kars Aile Mahkemesi seçenek (alternatif) tıpçı Aidin Salih’in görüşlerine yer vereceğine, Anayasa Mahkemesi'nin görüşlerine göre karar vermesi gerekirdi. Çünkü Anayasa Mahkemesi'nin Yenidoğan Tarama Proğramı konusunda iki kararı var.

İlki 29/06/2016 günlü 2014/4077 sayılı Muhammet Ali Bayram başvurusu hakkında. 

Anayasa Mahkemesi 29/06/2016 günlü kararında önce Yenidoğan Tarama Programı ile tüm yeni doğan çocuklarda oluşacak zeka geriliği, beyin hasarları ve geri dönüşümsüz zararların engellenerek topluma getirdiği ekonomik yükün önlenmesi, akraba evliliklerinin azaltılması konusunda toplum bilincinin artırılması, tanı konan bebeklerde bu hastalıklar nedeniyle oluşacak rahatsızlıkları önlemek amacıyla uygun tedaviye başlanması ve böylece belli bir zekâ seviyesine ulaşmalarının sağlanmasının amaçlandığını belirterek uygulamanın yasal bir amaç taşıdığını belirtmektedir.

Yine aynı kararda bu uygulamanın amacı için “ Özellikle çocuklarda belirli hastalıklara bağlı olarak zekâ geriliği ve beyin hasarı oluşumunun engellenmesi"nin altı çiziliyor ve “Yenidoğan Tarama Programı uyarınca topuk kanı alınması işleminde başvurucunun ve kamunun sağlığına ilişkin mevcut yarar karşısında, söz konusu işlemin başvurucunun sağlığı açısından olumsuz bir etkisi olduğuna dair bir bulguya da rastlanılmamıştır” demekle uygulamanın sağlık açısından olumsuz bir etkisi olmadığı vurgulanıyor. 

Anayasa Mahkemesi sonuç olarak da :

“Açıklanan nedenlerle zorunlu topuk kanı uygulaması bağlamında başvurucunun Anayasa’nın 17. maddesinde güvence altına alınan maddi ve manevi varlığının korunması ve geliştirilmesi hakkının ihlal edilmediğine karar verilmesi gerekir.” demektedir.

Anayasa Mahkemesi'nin aynı konudaki ikinci kararı ise 19/12/2023 günlü Numarası: 2020/22948 olan Uğur Ali Naki Yüreğiçatalın bireysel başvurusu hakkındadır.

Başvuru, velayet altında bulunan başvurucudan mükerrer topuk kan örneği alınmasına ebeveyn tarafından rıza gösterilmemesi üzerine bu hususta mahkemece sağlık tedbiri uygulanmasına karar verilmesi nedeniyle maddi ve manevi varlığın korunması ve geliştirilmesi hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.

Başvurunun nedeni Kayseri 2. Çocuk Mahkemesi'nin, gerekli bilgilendirme yapılmış olduğu hâlde ebeveynin yeni doğan başvurucuya neonatal tarama testi yapılmasına rıza göstermemesinin çocuğun yüksek yararına açıkça aykırı olduğunu ve bu durumda rıza aranmaması gerektiğini belirterek 21/7/2020 tarihinde sağlık tedbiri talebinin kabulüne karar vermesidir.

Kayseri 2. Çocuk Mahkemesi'nin kararına itiraz edilmesi üzerine Kayseri 1. Çocuk Mahkemesi tedbir kararının usul ve kanuna uygun olduğu gerekçesiyle 29/7/2020 tarihinde itirazı reddetmiştir. Bu kararlara karşı Anayasa Mahkemesi'ne bireysel başvuru yapılmıştır.

Anayasa Mahkemesi konu hakkındaki yasal düzenlemeleri belirttikten sonra Sağlık Bakanlığının 2014/7 sayılı "Yenidoğan Tarama Programı" konulu Genelge’sinin 1., 4., 5. ve 8. maddelerine dikkat çekmektedir. Genelgenin ilgili maddeleri şöyledir:

1. Tarama programı kapsamında doğan her bebekten doğumu takiben 48 saat sonra (oral beslenmenin ardından) topuk kan örneği alınması esastır. Ancak mümkün olduğunca çok sayıda bebeğe ulaşabilmek için sağlık kurumlarında doğan bebeklerin sağlık kurumunu terk ettigi son anda topuk tanı örneği alınmalı, eger bu örnek bebek yeterince oral beslenmeden alınmışsa hastaya ilk hafta içinde aile hekimlerine ya da en yakın sağlık kurumuna başvurarak yeni topuk kanı örneği aldırması gerektiği söylenmelidir. 

4. Bebeklerden mükerrer veya yeni numune alınırken dikkat edilmesi gereken en önemli husus numunenin 48 saatlik oral beslenmeyi takiben alınmasıdır.

5. Bebek hastaneden ayrılırken henüz 48 saatlik oral beslenme süresi dolmamışsa mutlaka uygun zamanda mükerrer numune alınmalıdır. Mükerrer numunede test sonuçları "normal" ise başka topuk kanı örneği alınmamalıdır. 7 gün içerisinde mükerrer numunenin gönderilmesi zorunludur.

8. 48 saatlik oral beslenmeyi takiben alınan numunelerden sonra mükerrer kan örneği alınmamalıdır.”

BAŞVURUCUNUN İDDİALARI

Başvurucu, hastanede doğumu takiben 48 saat içinde topuk kan örneği alınmasına rağmen ikinci kez kan örneği alınmak istendiğini ve ebeveynin buna rıza göstermediğini, ebeveynin ayrıca zorunlu aşı uygulamasına da rızası olmadığını belirtmiş (...) bebeğin son derece sağlıklı olduğunu ve üç buçuk yaşına geldiğini, topuk kan örneği alınmasını gerektirir bir durum olmadığını ifade etmiştir.

Anayasa Mahkemesi başvurunun Anayasa’nın 17. maddesinin birinci fıkrasında düzenlenen maddi ve manevi varlığın korunması ve geliştirilmesi hakkı kapsamında kaldığını belirterek; Zorunlu topuk kan örneği uygulaması kişisel özerklik ve ruhsal veya bedensel sağlık yönünden vücut bütünlüğü ile ilgili olduğundan başvurunun maddi ve manevi varlığın korunması ve geliştirilmesi hakkı kapsamında incelenmesi gerektiğini açıklamıştır.

Bu olaydaki esas çekişme, başvurucu ebeveynler ile İl Sağlık Müdürlüğü arasında İKİNCİ KEZ (mükerrer) topuk kan örneği alımı uygulamasıdır.

Anayasa Mahkemesi, kararında önce Anayasanın “Temel hak ve hürriyetlerle” ilgili 13. maddesine ve sonra “ vücut bütünlüğü” ile ilgili 17. maddesine gönderme yapmakta ve kişinin maddi ve manevi varlığının korunması ve geliştirilmesi hakkına yönelik el atmanın Anayasa’ya uygun olabilmesi için müdahalenin kanuna dayanması, yasal amaca yönelik olması ve demokratik toplum düzeninin gereklerine uygun olması gerektiğini açıklamaktadır.

Anayasa Mahkemesi bu ikinci kararında 9/06/2016 günlü 2014/4077 sayılı Muhammet Ali Bayram başvurusu hakkındaki ilk kararı anımsatmakta ve topuk kan örneği alınması uygulamasının kanuni temeli bulunduğu sonucuna varıldığını yinelemektedir.

Kararda yasal amaç yönünden de yine /06/2016 günlü 2014/4077 sayılı Muhammet Ali Bayram başvurusu hakkındaki gerekçenin altını çizmektedir.

Kararda “Demokratik Toplum Düzeninin Gereklerine Uygunluk ve Ölçülülük” başlığı altında da:

Muhammed Ali Bayram kararında konuyla ilgili genel ilkeler oluşturulmuş olduğunu, (....) ve ayrıca mevzuat çerçevesinde yenidoğanların metabolik hastalıklar bakımından gerekli testlerden geçirildiğinin, risk taşıyanların belirlendiğinin ve gerekli tedavi işlemlerinin başlatılarak takibinin yapıldığının ifade edildiğini, çocuklarda belirli hastalıklara bağlı olarak zekâ geriliği ve beyin hasarı oluşumunun engellenmesi amacıyla tetkik ve teşhis yapılmasını amaçlayan uygulama kapsamında, bebeklerin doğumlarından itibaren, uygun şartlarda, filtre kâğıtları ile topuk kanı örneklerinin alınmasının, yapılan tetkikler neticesinde sonuçları hastalık yönünden şüpheli çıkan bebeklerin ilgili kliniklere sevkinin gerçekleştirilmesinin ve bu bebeklerin takip edilmesinin hedeflenmekte olduğunu gerekçe olarak göstermektedir.

Tüm bu gerekçelerle Anayasa Mahkemesi zorunlu topuk kan örneği uygulamasının maddi ve manevi varlığın korunması ve geliştirilmesi hakkını ihlal etmediği sonucuna ulaşmıştır.

İKİNCİ KEZ TOPUK KANI ALMA

Uğur Ali Naki Yüreğiçatal'ın bireysel başvurusuna konu uyuşmazlık ikinci kez yani mükerrer topuk kanı alımına ilişkin olup bu yönüyle yukarıda anılan Muhammed Ali Bayram başvurusuna konu doğum sonrası ilk topuk kan örneği alımı uygulamasından daha farklı bir olaydır.

2020/22948 sayılı olan Uğur Ali Naki Yüreğiçatalın başvurusunda yeni doğan çocuktan hastanede doğum sonrası topuk kan örneği alınmıştır. Sonrasında aile sağlığı merkezinde sağlık görevlilerince yeniden örnek alınmak istenmiş, başvurucunun ebeveyni buna rıza göstermemiştir.

İşte bu somut olayda topuk kanı örneği uygulamasına ilişkin esaslar Genelge'de: “Tarama programı kapsamında her bebekten doğumu takiben 48 saat sonra (oral beslenmenin ardından) topuk kan örneği alınması esastır. Ancak bebek hastaneden ayrılırken 48 saatlik oral beslenme süresi dolmamışsa ya da topuk kanı örneği bebek yeterince oral beslenmeden alınmışsa bir hafta içinde mükerrer topuk kan örneği alınması gerekmektedir. Bununla beraber Genelge’nin 8. maddesinde 48 saatlik oral beslenmeyi takiben alınan numunelerden sonra mükerrer kan örneği alınmaması gerektiği açıkça ifade edilmiştir. “ denildiği açıklanarak, kararın devamında:

“Anılan düzenlemelerden hastanelerde bebeklerden doğum sonrası usulüne uygun şekilde topuk kan örneği alındığı ve test sonuçlarının normal olduğu durumlarda mükerrer topuk kanı örneği alınmaması gerektiği anlaşılmaktadır. Anayasa Mahkemesi de yukarıda anılan Muhammed Ali Bayram kararında bu yönde tespitte bulunmuş ve tarama programı kapsamında topuk kan örneği uygulamasının belirli hastalıkların teşhisi amacıyla bir defa ve hastalık şüphesi durumunda yinelenmek üzere sınırlı olarak yapılmasının öngörüldüğünü ifade etmiştir. Genelge'de öngörülen usulün yanı sıra çocuğun üstün yararının gerektirdiği durumlarda da mükerrer kan örneği alımı söz konusu olabilir. Bu durumlarda mükerrer örnek alımının çocuğun neden üstün yararına olduğu hususu açıkça ortaya koyulmalıdır.” denerek çocuktan ikinci kez (mükerrer) kan alma nedeninin yerel mahkemece araştırılmadığını ve tartışılmadığını, sağlık tedbiri kararı verilirken neden çocuğun üstün yararının bulunduğu hususunda yeterli bir gerekçe gösterilmediğini saptayarak ve sonuçta: “..... dolayısıyla başvurucudan mükerrer topuk kan örneği alınmasının gerekliliği derece mahkemelerinin gerekçelerinde ortaya konulamamıştır. Bu itibarla başvurucunun vücut bütünlüğüne yönelik sağlık tedbiri kararı verilmesi şeklindeki müdahalenin zorunlu bir sosyal ihtiyaca cevap vermediği ve demokratik toplum düzeninin gereklerine uygun olmadığı sonucuna ulaşılmıştır.

Açıklanan gerekçelerle Anayasa’nın 17. maddesinde güvence altına alınan maddi ve manevi varlığın korunması ve geliştirilmesi hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.” denilmiştir.

İşte Anayasa Mahkemesinin bu görüşleri doğrultusunda anne-babalar çocuklarının sağlık haklarına engel olmamalıdır ve mahkeme hakimleri de laik hukuk kurallarını uygulamak yerine bilimsel olmayan seçenek tıpçı görüşlerine uyarak kamuoyunda haklı tartışmalara yol açacak kararlar vermemelidirler.