Yirmi yılın özeti 'Taliban’dan Taliban'a yolculuk'
Türkiye’de ve dünya genelinde kadın örgütlerinin oluşturduğu geniş iletişim ağları var. Bu ağları birbirine bağlayacak işlevsel kanallar oluşturmayı başarırsa kadınlar, var olan örgütlü güçlerini Afganistan için aktive etmiş olacaklar. Umudum bu yönde.
Dünya siyaseti, ulusal çıkarlar, bölgesel nüfuz anlaşmaları söz konusu olduğunda biz kadınlar yalnızız. Yalnızlık bilincine varmak önemli. Bilincine varılan yalnızlık hali öğrenilmiş çaresizlik duygusuna sürüklemek yerine çözüm arayışında doğru stratejiler kurmaya yardımcı olur. En azından ben böyle umuyorum ve kadın tarihini de böyle okuyorum. Geçmişten günümüze kadınların, her biri devrim niteliğindeki kazanımlarının kalıcılaşmasını sağlayan etkenlerin başında kadın dayanışmasının geldiğini düşündürüyor bana kadının tarihi.
Farklı coğrafya ve kültürlerde, farklı zaman dilimlerinde dünya tarihine anlamlı katkılar sunmuş yıldız kadınlar hep oldu. Ancak kendisini aydınlatan, dönemine de ışık saçan bu parıltılı kadınların, bir vakitler var olduğu bilgisi, bugün hepimiz için yeniden güçlenme vesilesi olsa da etkileri sınırlı. Çok sayıdaki tanrıça miti dahil bir zaman gelip illa ki kayıp gideceğini bildiğimiz bu yıldız kadınlar yerine kadın dayanışmasını ikame ettiğimiz zamanlardan beridir ki kadınların çoğunluğunca sahiplenilmiş kazanımların sürdürülebilir kılındığına tanığız. Tanıklıklarımız, kişi ve örgüt kimliğinden, liderlik takıntısından uzak ve ilkesel düzlemde ulaşılmış birlikteliklerle alınan yolun uzun ömürlü ışık huzmeleri misali her yeri ve herkesi aydınlattığı yönünde.
Devletleri, çok uluslu kurumların önemini yadsımadan hatta düşman da kabul etmeden yalnız olduğunun bilincine varmış pek çok kadın bugün Afganistanlı kadınlara ve birbirine tutunarak, dünyaya hakim olan erkek siyasetinin kadını yok sayma eğilimine karşı tavır almak için ortaklaşmanın, dayanışmanın yollarını arıyor. Eşitlik için Kadın Platformu–EŞİK, Taliban’ın hızlı ilerleyişi ve Kabil’e kolayca girişi üzerine yaptığı basın açıklamasıyla yetinmedi. Aynı zamanda küresel kadın dayanışmasının yollarını aramaya niyetlendi. Dayanışma sınır tanımaz malum. Ve sınırlar ötesi dayanışmanın örgütlenmesi için gerçekleştirilen ilk toplantıya ilişkin yapılan basın açıklaması haberi Gazete Duvar’da yayınlandı, okuyanlar çoktur eminim. Toplantıda, küresel düzeyde bir dayanışma örgütlemek için toplantılara devam etme kararı alındı. Hatta siz bu satırları okurken ikinci sınırlar ötesi buluşmanın gerçekleşmiş olacağını, belki ilgili açıklamanın da yayınlanmış olacağını belirtmekte fayda var. Bu ilk toplantıya Hindistan’dan katılan Abha Bhaiya’nın çok önemsediğim bir tespitini başlığa taşıdım. Abha, 20 yıllık NATO ve ABD işgalinin iddiaların aksine Taliban’ın güçlenmesine hizmet ettiğini ima ediyor. Emperyalistlerin askeri varlığıyla geçen yılları Taliban’dan Taliban’a yolculuk olarak tanımlıyordu, konuşmasında.
Kayseri’de yaşayan Dr. Zakira Hekmat ise çocukluğunda okulunun Taliban milisleri tarafından yakılışını, öğretmenlerin kız çocukları için evlerde gizlice eğitim programları uygulayışına dair yaşadıklarını ve ailesinin önce ülke içinde göç ettiğini ve sonra Türkiye’ye geldiklerini anlattı. Zakira, halkın dağları Taliban yönetiminde daha güvenli bulduğunu ve iç göçün ilkin köy ve kasabalardan dağlara doğru gerçekleştiğini belirtiyor. Dağların ıssızlığını ve zorlu yaşam koşullarını Taliban yönetiminden daha güvenli bulacak kadar yalnız bırakılmış oluyor Afgan halkı. Herhangi bir Taliban milis grubunun her an evlerine girebileceği oğullarını asker, kızlarını cariye olarak alabileceğini veya evine, eşyasına, malına mülküne el koyabileceğini bilerek yaşamaktansa dağları seçmek zorunda kalıyor insanlar. Biraz daha şanslı olanlarsa zorlu ülke dışı göç yollarında ölümü göze almak zorunda. Kadınların ve kız çocuklarının yaşam güvenliği yok hayallerini gerçekleştirme şansları, eğitim ve çalışma hakları ellerinden alınmış halde. Burka, peçe, başörtüsü zorunlulukları batılı algıda en büyük tepkiyi çeken tarafı ama asıl olan yaşamlarının tehlikede oluşu.
Henüz birkaç gün önce Afganistan’dan çıkabilmiş olan feminist aktivist Najia, yaşananlara dair bilgiler vererek devletlere olan güvensizliğini ve kadın dayanışmasını tek çare olarak gördüğünü belirtti. Evet, katılımcıların büyük kısmı devletlerin ulusal çıkarlarıyla kısıtlı politikalarına değil, uluslararası kurumların kurumsal politikalarına değil kadın dayanışmasına bel bağlamış halde. Çünkü yukarıda da belirttiğim gibi kadının tarihinden bize kalan en net bilgi böyle düşünmeye itiyor, hepimizi. Türkiye’de ve dünya genelinde kadın örgütlerinin oluşturduğu geniş iletişim ağları var. Bu ağları birbirine bağlayacak işlevsel kanallar oluşturmayı başarırsa kadınlar, var olan örgütlü güçlerini Afganistan için aktive etmiş olacaklar. Umudum bu yönde.
Ve çağrım da kadın örgütlerinin uluslararası iletişim ağlarının birleşerek devasa bir bilgi, haberleşme ve eylemlilik ağı haline dönüştürülmesi yönünde. Taliban’ı dönüştürmek ihtimali pek yok ama meşru güç olarak tanınmasını önlemek böylelikle mümkün olabilir. Devletleri ve kurumları harekete geçirecek, Taliban’a yönelik politikalarında kadın haklarına öncelik vermelerini sağlayacak bir baskı unsuruna dönüşebilir o takdirde kadın örgütleri. Gönlümden geçen ise Afganistanlı kadınlarla dayanışma politikasının daha sonra küresel kadın gücü oluşmasına katkı sunması. Devletlerden ve Birleşmiş Milletlerden de bağımsız sivil bir kadın gücü. Bir nevi Kadın Birleşmiş Milletleri oluşturulmasına gidecek yolu açabilmesi umuduyla ilkin sivil, bağımsız, defakto kadın gücü oluşması benim hayalim. Tekrar edersem öncelik şimdi ilk adımda Afgan kadınlarla küresel dayanışmanın örgütlenmesi… Sonrasında bu küresel dayanışma örgütünün kalıcı hale getirilmesi ve zamanla küresel kadın gücü işlevine dönüşmesi. Kadın gücü diyorum ama yani böyle militer bir söylemle isimlendirmek gerekmez kuşkusuz. Ben daha iyi bir isim bulamadığım için bu adla anıyorum ama eminim ki o safhaya ulaşılmadan önce çok daha uygun isimler bulunur. Çaresiz şimdi yine küresel kadın gücü diyeyim, işte bu oluşum üretilen politika ve eylemlerle kadınlar için bir nevi gölge birleşmiş milletler işlevine bürünür kendiliğinden. Sonrası ise daha formel bir yapılanmayla bütün ülkelerin tanıdığı bağımsız bir Kadın Birleşmiş Milletler örgütüne giden yol açılmış olur diyor hayallerim.
Düşüncelerim ve hayallerimin yanı sıra şimdilik buraya bir kere daha anılan toplantıya ilişkin EŞİK toplantı kaydını bırakmakla yetineyim.
Berrin Sönmez Kimdir?
Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi mezunu. Aynı üniversitede araştırma görevlisi olarak akademiye geçti. Osmanlı Devleti’nin 1. Dünya Savaşı’na giriş süreci üzerine yüksek lisans tezi yazdı. Halkevi ve kültürel dönüşüm konulu doktora tezini yarıda bırakarak akademiden ayrılıp öğretmenlik yaptı. Daha sonra tekrar akademiye dönerek okutman ve öğretim görevlisi unvanlarıyla lisans ve ön lisans programlarında inkılap tarihi ve kültür tarihi dersleri verdi. 28 Şubat sürecindeki akademik tasfiye ile üniversiteden uzaklaştırıldı. Dönemin keyfi idaresi ve idareye tam bağımlı yargısı, akademik kadroları “rektörün takdir yetkisine” bırakarak tasfiyeleri gerçekleştirdiği ve hak arama yolları yargı kararıyla tıkandığı için açıktan emekli oldu. Sırasıyla Maliye Bakanlığı, Ankara Üniversitesi, Milli Eğitim Bakanlığı ve Afyon Kocatepe Üniversitesi’nde ortalama dört-beş yıl demir atarak çalışma hayatını tamamladı. Kadın, çocuk, insan hakları, demokrasi ve barış savunucusu, feminist-aktivist Berrin Sönmez’in çeşitli dergilerde makale ve denemeleri yayınlanmıştır.
İstifa etmek yerine cambaza baktıranlar 15 Kasım 2024
Kadın ve çocuk cinayetlerinde cezasızlık olgusunun payı 08 Kasım 2024
Kent uzlaşısına kayyım atandı 01 Kasım 2024
Meclis etki ajanlığı teklifini reddetmeli çünkü… 29 Ekim 2024 YAZARIN TÜM YAZILARI