Yoğun bakımlar doluyor, sağlıkçılar tükeniyor

Uzmanlara göre salgının merkezi İstanbul’da vaka sayılarındaki artış devam ederse, yoğun bakım servisleri yetersiz kalabilir.

Google Haberlere Abone ol

DUVAR - Mart ayının başından bu yana 386 bin 820 kişiye Covid-19 tanısı konulan Türkiye’de, salgının seyri ağırlaşıyor. Megakent İstanbul en yüksek vaka sayısıyla, salgının merkezi konumunda. İstanbul’daki vaka sayısının yüzde 62 arttığını söyleyen Sağlık Bakanı Fahrettin Koca, "Türkiye'deki hasta sayısının yüzde 40'a yakını İstanbul'da. Ağır hasta sayısı ise yüzde 30 civarında" diyor. Uzmanlar, hızla artan vaka ve ağır hasta sayıları sebebiyle İstanbul’daki yoğun bakımların yetersiz kalabileceğinden endişe ediyor. 

Geçtiğimiz hafta bir tweet atarak uyarıda bulunan İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Tufan Tükek, “Yoğun bakım doluluk oranı artıyor. Entübe hasta sayısı artıyor. Yoğun bakım yatak sayısında böyle giderse önümüzdeki günlerde ciddi bir ihtiyaç olacak. Kalabalık yerlerden uzak durun” demişti. Prof. Dr. Tufan Tükek, çok sayıda etkileşim alan bu tweeti bir süre sonra kaldırmış ve bu durum akıllara “Yoğun bakımların doluluk oranı saklanıyor mu?” sorusunu getirmişti. Gazete Duvar, İstanbul yoğun bakım servislerindeki son durumu uzmanlara sordu.

Sağlık Bakanlığı’nın 5 Kasım’da açıkladığı verilere göre ağır hasta sayısı 2 bin 564’e ulaştı. Ağır hastaların ihtiyaç duyduğu yoğun bakım servislerindeki doluluk oranı ise yüzde 68.5 olarak açıklandı.

 

Yoğun bakım doluluk oranı, Sağlık Bakanlığı tarafından korona virüsü verilerinin duyurulduğu turkuaz tabloda haftalık olarak açıklanıyor. Oran, hesaplanırken kamu hastaneleri ve özel hastaneler birlikte ele alınıyor ve tek bir veri olarak tabloya yansıtılıyor. Yalnızca ülke bazında paylaşılan yoğun bakım doluluk oranının, illere göre değişimi ise açıklanmıyor.

‘YATIŞ ORANINDA ARTIŞ VAR’

İstanbul Tabip Odası Başkanı Prof. Dr. Pınar Saip, yoğun bakım doluluk oranlarında önemli bir artış olduğunu vurguluyor. Saip, “Net bir yüzde vermemiz mümkün değil. Hem ağır hasta sayısında, hem yatış oranında, hem evde izleme düşenlerde ciddi bir artış var” diyor.

Prof. Dr. Pınar Saip

Öte yandan 29 Temmuz tarihinden beri turkuaz tabloda entübe hasta sayısı verilmiyor. Bunun yerine ağır hasta sayısı paylaşılıyor. Yoğun bakım süreci ile ilgili en net bilgiyi entübe hasta sayısının verdiğini söyleyen Prof. Dr. Saip, şöyle konuşuyor:

“Sadece tam tanımı mümkün olmayan ağır hasta oranlarını veriyor. Bakanlık verilerinde artık günlük entübe hasta sayısı olmadığı için yoğun bakımdaki gerçek ağır hasta oranını takip etmemiz mümkün olmuyor.”

‘HASTA KABUL EDEMEYEN HASTANELER VAR’

Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası (SES) Anadolu Yakası Şube Başkanı Erdal Güzel, yoğun bakım servislerindeki üst düzey doluluk sebebiyle bazı hastanelerin hasta kabul edemediğini söylüyor.

“Mesela geçen hafta Marmara Üniversitesi Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nin 2-3 gün hasta kabul edemediğini öğrendik. Yataklar boşalınca tekrar hasta kabul etmeye başladılar. Tabii bu bilgileri resmi ağızlardan alamıyoruz. Gizliyorlar. Oysa ki bu tür durumlarda tüm bilgileri şeffaf bir şekilde paylaşarak tedbir alabiliriz.”

Yoğun bakım servislerindeki doluluğun, hali hazırda zor koşullar altında görev yapan sağlık çalışanlarının iş yükünü artırdığını belirten Erdal Güzel, “Sağlık çalışanlarının tükendiği artık bir sır değil, tükenmişlik içinde yaşayan insanları zorla çalıştırıyorlar” diyor. Erdal Güzel, artan iş yükü, sayıca yetersizlik, izin haklarının iptali gibi sorunları çözebilmek için atanamayan ya da KHK ile görevden çıkarılan sağlıkçıların salgın süresince kamu hizmetine alınması gerektiğini savunuyor. 

‘SIKINTI ÖNÜMÜZDEKİ HAFTALARDA ARTABİLİR’

Türk Tabipleri Birliği Covid-19 İzleme Kurulu Üyesi Prof Dr. Kayıhan Pala, yoğun bakım yatak doluluk oranlarının açıklanandan daha yüksek olduğuna ilişkin sahadan bildirimler aldıklarını belirtiyor.

Prof Dr. Kayıhan Pala

Gazete Duvar’a konuşan Pala, “Ağır hasta sayısındaki artışın çok ciddi boyutlarda olduğunu bugün artık sayın bakan da kabul etmek zorunda kalıyor. Benim yakından izlediğim Bursa, İstanbul, Ankara ve şimdi depremin de etkisiyle İzmir’deki durum, yoğun bakım yataklarında bir sıkıntının yaşandığını ve bu sıkıntının önümüzdeki haftalarda büyüyebileceğini gösteriyor” diyor.

ÖZEL HASTANELERDE DURUM NE? 

Eylül başında SGK’nın özel hastanelerde korona virüsü tedavisi için hazırladığı ödeme modeline göre yalnızca PCR testi pozitif olanlar, özel hastanelerde ücretsiz tedavi olabiliyor. Bu hastanelerdeki yoğun bakım yataklarına herkesin kolayca erişemeyeceğini belirten Prof. Dr. Kayıhan Pala, sahadaki görünüme ilişkin şunları söylüyor:

“Dün İstanbul’dan bana yansıyan bir olgu üzerinden şunu söyleyebilirim ki özel hastaneler pozitif sonuçlu hastaları yatırma eğiliminde değiller. Hemen bir kamu hastanesine yönlendirme yaklaşımını görüyoruz. Burada özel hastanelerin PSR test sonucu pozitif hastaları yatırmaları halinde diğer hastalara hizmet sunmakta zorlanacakları öngörüsü var. Özel hastane sahipleri, insanların bu hastanelere gelmekten vazgeçebilme ihtimallerinden endişe ediyorlar. Bütün özel hastaneler için söylemiyorum ama bazı özel hastanelerde böyle bir durumun varlığını bizzat hastalardan ve meslektaşlarımızdan duyuyoruz.”

‘İKİ HAFTA TAM KAPANMA ZAMAN KAZANDIRABİLİR’

Halk sağlığı uzmanı Prof. Dr. Kayıhan Pala, yoğun bakım yataklarının sayısına dair yapılan tartışmaların salgının seyrini değiştirmeyeceğini savunuyor. Prof. Dr. Pala,“Salgının kontrol altına alınması ancak hastalığın bulaşma zincirindeki bir kırılma ile mümkündür. Hastaları tedavi ederek hiçbir bulaşıcı hastalık salgınını kontrol altına alamazsınız” diyor.

Salgının dünyada ve Türkiye’de bütün hızıyla devam ettiğini hatırlatan Prof. Dr. Pala’ya göre, çok ciddi vaka artışının olduğu yerlerde toplumsal hareketliliğin sınırlandırılması ve tam kapanmanın gündeme gelmesi gerekiyor.

“Türkiye’nin daha önceki deneyimlerinde olduğu gibi yalnızca kamuda esnek çalışma ve hafta sonları sokağa çıkma yasağı ile sınırlı bir yaklaşımdan bahsetmiyoruz. Virüsün bulaşımdaki etkisini azaltabilmek için bu hastalığın en uzun kuluçka süresi olan en az iki hafta süreyle bir tam kapanmanın gerçekleşmesi gerekiyor. Bu uygulamanın, önümüzdeki haftalar ve aylar için sağlık sisteminin yanıt verme kapasitesi açısından Türkiye’ye zaman kazandırabileceğini düşünüyorum.”