Yüksek Kahve’den HDP’ye mesaj: Dik dur
Ankara’da 'üçüncü ittifak' konuşulurken Diyarbakır Yüksek Kahve’deki seçmen, “Eğer diğer partiler dürüst ve samimiyse HDP onlarla ittifak kursun” yorumunu yaptı.
DİYARBAKIR - Önceki gün yağan karın ardından iki gündür güneşliydi Diyarbakır. Tuzlanmayan, temizlenmeyen ve güneş görmeyen sokaklar ile kaldırımlardaki kar buz tutmuş. Buz pistine dönmüş kaldırımda yürümek maharet istiyor. Öndeki kayıp düşecek gibi olunca, “Aman dikkat” diyorsun gayri ihtiyari.
Buz pistinde kayıp düşen 222 kişi hastanelik olmuştu. Yüksek Kahve’ye vardığımda, Ahmet Erhan’ın ünlü dizesini, “Bugün de düşmedim anne” diye okudum.
Kahve hiç boş kalmazdı, biliyordum. Ama bu soğukta, vakit akşama doğru iyice ilerlemişken bu kadar kalabalık olmasını beklemiyordum doğrusu. Kalabalık ortadaki kocaman sobanın etrafına toplanmıştı. Bir tespih satıcısı onlardan biraz uzakta duruyordu ve tespihlerini sergilediği tezgahı dizlerinin üstünde tutuyordu.
Nereye otursam diye bakınırken, arada selamlaştığım genç bir adam seslendi. Yanında yer açtı bana ve daha ben oturmadan çay söyledi. Mekan sıcaktı, çay kaçaktı, televizyon açıktı, davet ve selamlar samimiydi.
Bu davet iyi olmuştu çünkü Yüksek Kahve’nin müdavimlerine siyasi partilerin ittifak görüşmelerini sormak istiyordum. Birinin beni tanıyor olması, soba etrafında toplananların bana güven duymasına olanak sağlayacaktı. Nihayetinde zaman, fikirlerini gazetecilerle paylaşmak için çok da güvenilir değildi.
MAP İLÇE BAŞKANI: HDP’NİN BAŞKA PARTİYE İHTİYACI YOK
Bana sobanın yanında yer açan genç adamla konuşurken ilginç bir şey oldu ve cahilliğim çıktı ortaya. Meğerse Türkiye’de Merkez Ana Parti (MAP) diye bir parti varmış ve sobanın başında oturanlardan biri de bu partinin Bağlar İlçe Başkanı Mehmet Ali Kara imiş. İtiraf etmeliyim ki Kara’nın neşeli bir insan olması bende, “Beni kafaya alıyor galiba” gibi bir duyguya neden oldu.
Kara, daha önce İYİ Parti’nin Bağlar İlçe Başkanlığı görevinde de bulunmuş sonra il yönetimiyle anlaşamayınca ayrılmış. Şimdiki partisinden memnun mu değil mi, pek anlayamadım doğrusu. Ama şunu net söyledi: “Diyarbakır’da herkes HDP’ye oy verecek.”
Kara’nın dediğine göre HDP’nin önümüzdeki seçimlerde Meclis’e milletvekili göndermesi için ittifaka ihtiyacı yok, önceki seçimde olduğu gibi yine yüzde 10 barajını aşabilecek güçte.
Partisinden biri gelmiş Diyarbakır’a, onunla görüşmeye gidecek, vedalaşırken, “Ama diğer partiler Erdoğan’ı göndermek istiyorlarsa HDP’ye muhtaçtırlar. Bunu yaz” dedi.
SEMRA GÜZEL’İ HERKES TANIYOR...
Elindeki çay bardağını bana doğru uzatarak, “HDP çay bardağını aday gösterse kazanır” dedi, sobanın etrafında oturan adamlardan biri. Sonra, “Buradakilere sor, hangisi HDP’li milletvekillerini tanıyor. Hiçbirini tanımıyorlar ama HDP’ye oy veriyorlar. Seçim olsun, yine HDP’ye oy vereceğiz” diye devam etti.
Semra Güzel’i herkes tanıyordu. Son günlerde her gün onunla ilgili haberler yapılıyordu bütün televizyon kanallarında. Biri, Güzel’in eski arkadaşıyla çekilmiş fotoğrafı için, “Belki montajdır” diyecek oldu. Herkes itiraz etti. Yaşlıca bir adam, “Barış süreciydi, herkes dağa gitti akrabasını görmeye. O da gitmiştir, ma niye n'olmuş” dedi.
'HDP CAHİL BİR PARTİ DEĞİL'
Ağızbirliği edilmiş gibi, Semra Güzel üzerinden HDP’nin kapatılmak istendiğini söylediler. Herkes hemfikir olunca konu hızlıca kapandı. “Kapatsınlar, yeni bir parti kurulur” iddialı cümlesini yine yaşlıca olan adam kullandı. Daha önceki partilerin kapatılmasına gönderme yapıyordu. Kalın camları vardı gözlüklerinin ve aramızdaki tek maskeli oydu.
Kendinden ve elbette Diyarbakır’ın seçimde vereceği karardan çok emin konuşuyordu adam. Bana da “Boş sorular sorma” mı diyordu acaba? Çok üstünde durmadım bu düşüncenin. İttifak tartışmaları hakkında ne düşündüğünü sordum. “HDP, Millet İttifakı içinde yer almalı mı?” Kısa cevap verdi: “HDP cahil bir parti değil. Eğer diğer partiler dürüst ve samimi iseler ittifak olsun tabi, başımızdakini göndersinler. Êdî bese” (Yeter artık).”
'SOYLU’DAN FARKI YOK BUNLARIN'
Dürüstlük ve samimiyet arayışındaki Diyarbakırlı böyle konuşuyordu ama Millet İttifakı içinde yer alan İYİ Parti Genel Sekreteri Uğur Poyraz, “Bana göre HDP’nin kapatılması gerekir” şeklinde açıklama yaptı. Bunu hatırlattım. Sobanın etrafındakiler, partinin genel sekreterini tanımıyordu ama genel başkanını gayet iyi hatırlıyorlardı.
Sobanın etrafında oturanlardan sadece bir kişi memurdu. Diğerleri seyyar satıcılık yaparak ya da bulabildikleri günlük işlerle hayatlarını idame ediyordu. Memurun yorumu, “Meral Akşener’in de diğerlerinin de Süleyman Soylu’dan zerre kadar bir farkı yok. Onu İçişleri Bakanlığı yaptığı dönemden hatırlıyoruz” oldu.
Sobanın etrafında oturan adamların en genci sık sık araya girmek istiyordu. Ama ben daha çok görmüş geçirmiş olanlarla konuşmayı tercih ediyordum. Sonunda ısrarlarına dayanamayıp, “Yahu sen kaç yaşındasın? Meral Akşener’in İçişleri Bakanı olduğu zamanı nerden bileceksin?” dedim. Demez olaydım. “Biz de okuyoruz, dinliyoruz, öğreniyoruz abê” diye hafiften çıkıştı. Şöyle devam etti: “Diyor, ben iki ay İçişleri Bakanlığı yaptım. O iki ayda kaç tane faili meçhul cinayet oldu, bunu anlatsın. Kim işledi bu cinayetleri, kim emir verdi, kim faili meçhul yaptı? Bunları anlatsın. Katillere yine bir şey olmayacak ama biz de bilelim. Ondan sonra ona inanalım.”
'KENDİ PARTİMİZE OY VERECEĞİZ'
DEVA Partisi ve Gelecek Partisi hakkında konuşmak istemiyorlar. Daha doğrusu bu iki partinin Diyarbakır’da alacakları oy oranının çok düşük olduğunu ileri sürüyorlar. Gelecek Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu’nun Kürtçe attığı tweet de samimiyet konusunda pek ikna etmemiş onları. Memur, “Bu çağda Kürtçe'nin okullarda iki saat ders olarak okutulmasını tartışıyorlar, çok ayıp bir şey bu. Kürtlerin anadilinde eğitim talebi Davutoğlu’nun başbakan olduğu dönemde de vardı, o zaman bu konuda bir şey yapsaydı” diyor.
HDP’nin kiminle ittifak yapacağı konusunda dikkatli olması gerektiğini söylüyor memur olan. Sonra uzun uzun düşündüklerini anlatıyor: “Marjinal partilerle de görüşsünler ama bundan bir şey çıkmaz. Bence kimseyle ittifak yapmasın. Parti kapatılırsa da seçime bağımsız adaylarla girsin. Yine kazanırlar” iddiasında bulunuyor: "Partiyi kapatırlarsa oyların kendilerine geleceğini hesaplıyorlar ama öyle bir şey olmayacak, biz yine kendi partimizin gösterdiği adaya oy vereceğiz.”
'ULUSALCILAR, FAŞİSTLER, KÜRT DÜŞMANLARI'
Evet ama seçim yaklaşırken her partinin bir hesabı, bir ittifak arayışı var. Cumhur İttifakı’nı genişletmezse AK Parti’nin genel seçimlerde MHP ile birlikte yeniden iktidar olması imkansız değilse de zor görünüyor. Erdoğan, Haziran 2015 seçimindeki hezimeti yaşadı, bir daha yaşamamak için mutlaka tedbirler alıyordur. Şimdiye kadarki performansına bakarak, denilebilir ki Millet İttifakı’nın da seçimde başarı şansı pek görünmüyor.
Yüksek Kahve’de sobanın etrafında toplanmış ısınmaya çalışan insanların bu iki ittifakla pek ilgilendiği söylenemez. Onlar HDP’nin genel seçimlerde yüzde 15 oy alacağına kesinlikle inanıyorlar. 'Gerisini diğer partiler düşünsün' havasındalar.
Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde Erdoğan’ın gitmesini istiyorlarsa HDP’ye karşı dürüst ve samimi olsunlar. Onlara göre durum bu kadar basit ve net. “Partileri içindeki ulusalcıları, faşistleri, Kürt düşmanlarını temizlesinler, HDP ile öyle ittifak yapsınlar” diyor, sohbetin en genç adamı. “Bizim milletvekillerimiz ya hapiste ya sürgünde. Hepsi hakkında fezleke hazırlıyorlar. Hazırlasınlar, onlar bir davanın peşinde, fezlekeden mi korkacaklar.”
Memur olan, diğer partilerin HDP’ye yaklaşımını eleştirerek, “AKP yine kazanacak bunların yüzünden” diyor. Yaşlıca olan biraz heyecanlanmış, maskesini ve gözlüğünü düzelterek, “HDP dik dursun, korkmasın. AKP burada kazanamaz” diyor. Son noktayı koymuş gibi davranıyor, ellerini sobaya doğru uzatıp ısıtmaya çalışıyor.
'10 KALEMİM OLDU'
Yaşlı adam, beklemediğim bir anda, “Elektrik faturası 1080 lira geldi” diyor, “Bir hata olmalı ama DEDAŞ gelip bakmıyor. Ben de günde 10 defa arıyorum, maksat rahatsız olsunlar.”
Konu elektrik ve doğalgaz faturalarına geliyor. Hepimiz dertliyiz bu konuda. Yüksek de olsa doğalgaz faturası ödüyoruz, bari ısınabilsek, diye şikayet ediyoruz hep birlikte.
Kalkarken çay parası ödemek istiyorum. Gözlerimin garsonu aradığını fark edip, “Düz git abê” diye uyarıyorlar. Bu arada adamlardan biri montunun cebinden bir sürü kalem çıkarıyor. “Sen gazetecisin, sana lazım olur” diye bir kalem uzatıyor. Sonra seçip seçip elime tutuşturuyor kalemleri. Ben bunlardan birini seçeceğimi sanıyorum ama o “Hepsi senin” diyor ve ne itiraz ne de para kabul etmiyor.
Eve gelince bir kez daha bakıyorum kalemlere. İkisi dolma kalem, bir kurşun kalem toplam 10 kalem sayıyorum. Adam kalem satıcısı mıydı, bilmiyorum...