Yunanistan, aşırı sağın yükselişini tartışıyor: 'Zorlu süreç başlıyor'
Kathimerini'de yayımlanan “Zorlu süreç başlıyor” başlıklı makalede, siyasi liderlere duyulan güvensizliğe dikkat çekildi. Efimerida ton Sintakton'da ise, 'güç dengesinin bozulduğu' belirtildi.
LEFKOŞA - Yunanistan'da Avrupa Parlamentosu (AP) seçimlerinin sonucu uzmanları ve köşe yazarlarını endişelendirdi. Uzmanlar, aşırı sağ ile boykot cephesinin sandıklardan güçlenerek çıkmalarını komşu ülkenin demokrasisi açısından 'tehlikeli' bir gelişme olarak ele aldı. Avrupa genelinde olduğu üzere Yunanistan'da da, toplumun geniş kesimlerinin büyük siyasi partilerden uzaklaştığı ve siyasi sisteme olan kırgınlıklarını boykot ya da aşırı sağa verilen oylarla dile getirdikleri belirtildi.
KKE: AŞIRI SAĞA VERİLEN TEPKİ YETERSİZ
Yunanistan Komünist Partisi (KKE) aşırı sağın zemin kazanmasına farklı bir cepheden yaklaştı. KKE, Avrupa'nın aşırı sağın güçlenmesine karşı verdiği tepkinin yetersiz olduğunu bildirdi. KKE'nin dijital yayın organı 902.gr isimli haber sitesinde yayımlanan, AP seçim sonuçlarının irdelendiği "Bazı 'sesler' 'aşırı sağın öcüsünün' sistemik doğasını ortaya koyduğunda" başlıklı baş yazıda, aşırı sağın yükselişi ve bunun Avrupa'nın 'demokratik değerlerine yönelik tehditleri' üzerinde duruldu. Yazıda, Emmanuel Macron ve Olaf Scholz gibi liderlerin aşırı sağın güçlenmesine karşı verdikleri tepkilerin yetersiz olduğu belirtildi.
Makalede ayrıca Yeşiller, Liberaller ve Sosyal Demokratlar'ın parlamentoda yeterli çoğunluğa sahip olacağı ancak bu güçlerin politikalarının halk karşıtı olduğu ve reel ekonomik ve çevresel sorunlara çözüm üretemediğine dikkat çekildi.
'HER ŞEYE RAĞMEN AVRUPA DEĞİŞİYOR'
Kathimerini gazetesinde AP seçimleri sonuçlarını değerlendirdiği, "Her şeye rağmen Avrupa değişiyor" başlıklı makalesinde Takip Theodoropoulos, Avrupa'nın siyasi sahnesinin, seçmenlerin büyük kısmının siyasete olan ilgisizliği sonucunda değiştiğine dikkat çekti. Theodoropoulos'a göre bu ilgi eksikliği, Yunanistan'da köklü partilerin seçmenlerinin desteğini kaybetmesi ve aşırı sağın güçlenmesiyle daha belirgin hale geldi.
Solun, aşırı sağın yükselişini bir 'tehlike' olarak nitelendirdiğini belirten Theodoropoulos, bu hareketlerin tek bir cephe oluşturmadığını vurguladı. Fransa'da Le Pen, İtalya'da Meloni ve Almanya'da AfD'nin birbirinden farklı öncelikleri olduğuna işaret etti. Theodoropoulos'a göre Avrupa'da sol, göçmenlik ve suç gibi konularda liberal tutumu nedeniyle zayıf kalırken, aşırı sağ ise seçmenlerin desteğini kazanıyor. Fransa'da Macron'un meclisi feshedip tekrar seçime gitmesi bu krizi derinleştiriyor. Avrupa genelinde solun etkisi azalırken, merkezin sağı ve saf sağ politik güçler arası rekabet ön plana çıkıyor. Yunanistan'daki sol da benzer bir kaderi paylaşarak güç kaybediyor.
TOPLUM SİYASİLERE GÜVENMİYOR
Kostas Iordanidis’in yine Kathimerini'de yayımlanan “Zorlu süreç başlıyor” başlıklı makalesinde de, katılımın düşük olduğu son seçimlerin, mevcut siyasi liderlere duyulan güvensizliği yansıttığı belirtildi. Iordanidis’e göre söz konusu durum, çoğu Avrupa ülkesinde gözlemlenen eğilimlere paralel olarak değerlendiriliyor. Yunanistan'ın üç büyük partisi -Yeni Demokrasi (ND), SYRIZA ve PASOK- beklentilerini karşılamayıp hayal kırıklığı yaşarken, sağda yer alan partilerin yükselişi dikkat çekiyor.
Makalede, muhafazakar görüşlerle ekonomi alanında liberal görüşleri harmanlamaya çalışan Başbakan Kiriakos Miçotakis'in sağ kanattaki seçmenlerden uzaklaştığı ifade edildi. Makaledeki önemli bir nokta, sol politikacıların yerini artık yükselen sağ partilere bırakması. Bu yeni sağ hareketlerin, milliyetçi ve vatansever bakış açılarının yanı sıra Kuzey Yunanistan merkezli liderlerle öne çıktığı belirtiliyor.
Iordanidis nihayetinde, ND'nin seçim yenilgisinin şaşırtıcı olmadığını ve SYRIZA lideri Stefanos Kasselakis’in yüzde 15'lik oy almasının büyük ölçüde rakiplerinin saldırıları sayesinde olduğunu ifade etti. Makalede seçimler sona erdiğinde, Avrupa ve Yunanistan açısından asıl sorunların yeni dönemde gündeme geleceği belirtildi.
FRANSA-ALMANYA İRTİFA KAYBEDİYOR
Yorgos Kapopoulos ise, Efimerida ton Sintakton gazetesinde yayımlanan "Normalleşen aşırı sağ" başlıklı makalesinde, Avrupa'da aşırı sağın yükselişi ve bunun siyasi dengeler üzerindeki etkisini ele aldı. Yazar, Paris ve Berlin’in bu durumu nasıl yönetebileceği sorusunu ortaya atarak, İtalya Başbakanı Giorgia Meloni'nin Avrupa'daki yeni dengeyi şekillendirmedeki rolüne dikkat çekti.
Emmanuel Macron ve Olaf Scholz'un, ABD Başkanı Joe Biden'un Kongre üzerindeki kontrolünü kaybetmesinden sonra 'topal ördek' olarak adlandırılmasına atıfta bulundu. Yazar, son dönemde Macron’un Avrupa hakkında gündeme getirdiği önerilerin Berlin tarafından göz ardı edildiğini ve Fransız-Alman ikilisinin 'eski gücünden çok şey kaybettiğini' vurguladı. Hatta, bu ikilinin tezlerinin, ortak bir Avrupa girişimi üzerinde anlaşsalar bile, diğer 25 ülke tarafından kabul görmesinin garanti olmadığını belirtti.
AVRUPA'DAKİ GÜÇ DENGESİ BOZULDU
Kapopoulos, Scholz ve Macron’un Ukrayna üzerindeki anlaşmazlığının, Avrupa’daki güç dengesini daha da bozduğuna dikkat çekti. Kapopoulos'a göre, Meloni’nin 'İstikrar Paktı' sınırlarını koruyacağı vaadini yerine getirmesi, durumun ne denli hızlı bir şekilde 'normalleştiğini' gösteriyor.
Yazar, aşırı sağın Avrupa’daki demokratik değerleri nasıl zayıflattığını ve 'Macronizmin' bu dinamizmi engelleyemediğini de belirtti. İtalya'da Matteo Renzi'nin de benzer bir süreçten geçtiğini ve başarısız olduğunu ifade etti. Aşırı sağın 'kalıcı' olduğunu yazan Kapopoulos, bu süreci Berlusconi hükümetinin 1994'te kurulmasıyla karşılaştırdı.
'TOKAT GİBİ MESAJ'
Kostas Marountas’ın Efimerida ton Sintakton gazetesinde yayımlanan “9 Haziran 2024'ün tokat gibi mesajı” başlıklı makalesinde ise, 9 Haziran seçimlerindeki düşük katılım oranı ele alındı. Seçmenlerin büyük bir kısmının sandığa gitmemesi, yazar tarafından toplumsal bir 'şamar' olarak nitelendirildi. Bu durumun, mevcut siyasi sisteme ve liderlere duyulan güvensizliğin açık bir göstergesi olduğu belirtildi.
Marountas, siyasetçilerin bu önemli uyarıyı ciddiye alıp nedenlerini araştırması ve çözüm yolları araması gerektiğini dile getirdi. Ancak, mevcut problemlerin çözümünün zor olduğunu da ifade etti. Yazar, siyasi partilerin günlük sosyal sorunlara yönelik çözüm bulmak için ciddi bir çaba göstermeleri gerektiğini aktardı. Ancak Marountas, gelir dağılımı ve piyasaların yönetimi konularında siyasi partilerin büyük ölçüde yetersiz kalacağını düşünüyor. Bu bağlamda, gerçek çözümün yatırım fırsatlarının artırılması ve piyasaya yeni sermaye çekilmesi olduğunu savundu. Marountas aksi takdirde, ülkenin 'yardım toplumu' haline gelmesinden endişe ettiğini belirtti.
Marountas, toplumsal memnuniyetsizliğin artması halinde siyasi partilerin halk nezdinde daha da hedef haline geleceği öngörüsünde bulundu. Toplumun ekonomik sıkıntıları arttıkça, adalet örneğinde olduğu gibi diğer toplumsal sorunlar da büyüyecek. Marountas'a göre seçimlere katılımın yüzde 60 barajında kalması ise, daha büyük bir toplumsal tepkinin habercisi olabilir.