YürüTmenin tarihi: Pensilvanya'nın Delawaresi İstanbul'un Kanalı
Yani diyorum ki, sokaklar yürüyenlerle dolup taşmadıkça, dalavere bitmeyecek, yürütme (hem adli olarak hem de adi suç olarak) durdurulamayacak. Bir de tabii, yıllarca Pennsilvanya’ya taşınan AKP’liler hocaefendilerinin hayır dualarını alıp yarım hacı olmaya değil, Amiral Penn ve mahdumlarının yarattığı tertibatı, yerinde görüp, ihtisas yapmaya gittiler.
"Komünizmin ayırt edici özelliği genel olarak mülkiyete son verilmesi değil, burjuva mülkiyetine son verilmesidir. Ama modern burjuva özel mülkiyeti sınıf karşıtlıklarına, bazılarının başkaları tarafından sömürülmesine dayalı üretim ve ürünleri mülk edinme düzeninin en son ve en eksiksiz ifadesidir. Bu anlamda Komünistlerin teorisi tek bir ifadeyle özetlenebilir: Özel mülkiyete son verilmesi. Biz Komünistler kişisel olarak edinilmiş, insanın kendi emeğinin ürünü olan mülkiyete; her türlü kişisel özgürlük, faaliyet ve bağımsızlığın temeli olduğu ileri sürülen mülkiyete son vermek istemekle suçlanmışızdır. İnsanın çalışarak elde ettiği, edindiği, kendi çabasıyla kazandığı mülkiyet! Burjuva mülkiyetinden önceki küçük burjuva, küçük köylü mülkiyeti mi sözünü ettiğiniz? Bunu ortadan kaldırmamıza gerek yok; sanayinin gelişmesi onu yok etmiş bulunuyor ve her gün yok ediyor."
Marx&Engels, Komünist Manifesto
Amiral William Penn, 17. Yüzyılın sonunda, İngilizler ile Hollandalılar arasında Amerika kıtasındaki koloni savaşlarında, İngiltere Kralı II. Charles ve İngiliz kraliyetinin çıkarları için savaşan kolonicilerden birisidir. Kolonilerde yerlilere ve Hollandalılara karşı vermiş olduğu mücadele boyunca, 15 bin sterlin civarında para biriktirir ve bu parayı II. Charles’a ödünç olarak verir. Paranın ödenme zamanı geldiğinde, hükümdar ne parası ne de bono senedi olmadığını söyleyince, Amiral Penn, 15 bin sterlin yerine kendisine bir arazi verilmesini rica eder. Bu, Maryland’in kuzeyinden, Delaware’in doğusuna ve batı sınırları gene Maryland’in ekilebilir topraklarını içeren bir arazidir. Tabii burada Amiral Penn’in yüksek amaçları da vardır “her ulusun iyileri ve ezilenleri, Hıristiyanlığın saf (püriten) ve barışçıl ilkeleri doğrultusunda burada kendilerine bir sığınak bulabilsinler diye…”
II. Charles’ın danışmanları bu talebe karşı muhalefet etseler de, hükümdar Penn’in talebinin gerçekleştirilmesi yönünde irade ihsan eder ve bu konuda bir ferman yayınlanır, tarihler 4 Mart 1681’dir ve bu tarihten sonra, Maryland ve Delaware’in önemli bir kısmı Amiral Penn’e ihsan edilmiştir ve bundan sonra bu topraklar, gene kralın iradesi doğrultusunda Pennsilvanya olarak bilinecektir. Amiral Penn, 37 yaşındadır ve kolonide bir ülke sahibidir(1).
Öte yandan, II. Charles bile olsanız, fermanın sınırları var. Zira, Penn II. Charles’tan Pennsilvanya olacak olan toprakları almıştır ama Delaware yerlileri ile arasındaki problemi çözmemiştir. Zira burada kapitalizmi de aşan oldukça orijinal bir mülkiyet nedir tartışması vardır ve Delaware yerlileri ile Penn ailesi ve Pennsilvanya devleti arasında yaklaşık 400 yıllık bir hukuki muvazaa sürmektedir.
Kabaca söylersek, Penn ailesi eyalet kurduğu araziyi yerlilerden aldığını iddia etmekte, yerliler ise toprağı kapsayacak şekilde bir mülkün olmadığı gibi bunun alınıp satılamayacağını, yalnızca ormanların, göllerin ve arazilerin kullanım haklarını sattıklarını iddia etmektedirler. Tahmin edileceği üzere, 1700’lerin başından itibaren koloniciler ile Daleware yerlileri arasında kanlı çatışmalar yaşanır, 1730’lara gelindiğinde olaylar iyice tırmanır ve iki taraf da birbirine kitlesel kırım uygulamaya başlar. Çünkü, Penn ailesinin temsilcileri, bahsedilen bölgeden toprak satmaya başlamışlardır.
1737 yılına gelindiğinde, Penn ailesinin o günkü temsilcileri 1686 yılında Penn ailesi ile Delaware yerlileri arasında yapıldığını iddia(2) ettikleri, bir sözleşmeyi yürürlüğe sokmaya çalışırlar. Delaware bölgesinde belgenin imzalandığının iddia edildiği 17. Yüzyılda Lenape yerlileri yaşamaktadır ve belgeye göre, bugünkü Lehigh Vadisi ve Kuzeydoğu Pennsilvanya'da (sömürge Pennsilvanya'sında) 1.200.000 dönümlük (4.860 km2) bir alanı devrettiğini ve bu alanın bir insanın bir buçuk günde yürüyebileceği kadar batıya uzanan batı toprak sınırını içerdiğini iddia etmişlerdir.
Delaware bölgesinde yaşayan Lenape yerlileri komşuları Irokualardan yardım isterler ama onlar da Penn ailesinin o dönemki varisleri ve Amiral William Penn’in mahdumları John ve Thomas Penn’den yana tutum almışlardır. Böylelikle, anlaşmanın hükümleri gereği tarihe Yürüyerek Alışveriş (Walking Purchase) olarak geçecek olan hadise yaşanmaya başlanır.
Penn eyaletinde belirlenmiş bir güzergah ‘yürünecek’ ve 1.5 günlük yürüyüşün sonunda yürüyüşçünün geldiği yer, Penn eyaleti tarafından müsadere edilecektir.
Tahmin edileceği üzere, Penn eyaletinin bütün temsilcileri, kolonicilerin menfaatini sağlamak için seferber olurlar. Öncelikle, Penn arazi ofisi temsilcileri yürüyüşçülerin geçeceği rotalar üzerinde kimi hileler yaparak, yerlilerin yaşayacağı kaybı büyütmek için ellerinden geleni yaparlar. İkinci olarak, Penn kardeşler yürüyüyecek kişiler olarak eyaletin en hızlı koşucularını kiralarlar ve tüm bu işlemlere hakemlik etmek üzere de Pennsilvanya Bucks County’nin şerifi tayin edilir. Delaware’de meskun Lenape yerlileri arazi şartlarına göre, bir kişinin en fazla 60 km kadar yürüyebileceğini hesaplamışlardır, ama güzergahın daha düz bir etaptan oluşturulması ve yürüyecek kişilerin aslında koşacak olması bütün hesapları alt-üst eder.
Eyaletin en hızlı koşucuları, Edward Marshall, Solomon Jennings, James Yeates 19 Eylül 1937’de koşmaya başladılar en uzak noktaya ulaşan Mashall’ın 1.5 gün sonunda vardığı 113 kilometrelik mesafe müsadere edilecek yerin kerterizi olarak kabul edildi. Yürüyüşün sonunda şerif Smith kuzeydoğuya doğru dik bir çizgi çekti ve bu iki çizginin arasında kalan tüm toprakların Penn ailesine devir edilmesini talep etti. Tüm bu işlemlerin sonucunda, yaklaşık 1.200.000 dönüm ve 4.880 km2 arazi, Penn ailesi ve Pensilvanya eyaleti lehine müsadere edilmiş oldu.
***
Elbette bu anlattığım hikayenin Yürütmenin (evet büyük Y ile) hem hukuki hem de gündelik olarak bir türlü durdurulamaması ile yakından bir alakası var. Hele hele tüm bu yaşananları, rezerv alan mukallitliği ve İstanbul adayı Kurum üzerinden düşünmek oldukça anlamlı.
Yürütmeyi bir türlü durduramıyoruz çünkü, yürütmenin devam etmesi lazım, yürütmeye devam etmeleri sayesinde anca çalışabiliyorlar, çünkü çalıyorlar ama çalışıyorlar.
Burada, çalma-çalışma kanalındaki popülist tartışmayı ben, yürütme ve dalaverenin etimolojisine döndürmeye çalışıyorum. Pensilvanya’nın memleketimizde nereye oturduğu artık malum. Fakat Lenapelerin meskun olduğu Delaware muhitinde yaşananlar, güzel Türkçemize ‘yürütme’ fiili/deyimi ve ‘dalavere’ deyimini kazandırmış olabilir mi? Bu bir spekülasyon tabii ama Nişanyan Sözlüğü’ne göre ‘dalavere’ kelimesi Yunanca’ya Türkçe’den geçmiş (olsun biz de onlardan felsefe sözcüğünü aldık, ordan mahsuplaşırız) Gene Nişanyan Sözlüğü’nün dalavereye vermiş olduğu örnek, A. Fikri’nin, Lugat-ı Garibe’sinden ve 1889 tarihli. Yani Delaware'e ilişkin hikayenin, okyanusu geçip Osmanlı topraklarında dalavereye dönüşmesi ve oradan da Yunanistan’a ihraç edilmesi için yeterli bir süre.
***
Mülkiyetin tarihi buna benzer, tuhaf hikayelerle dolu. Sahte belgeler ve bu belgeleri bir noter katibinin mühründen daha fazla kutsallaştıramayacak olan kutsallık hikayeleri. Mülkiyet ve zilliyetin alacakaranlık kuşağında ortaya çıkan hukuki içtihatlar. AKP döneminde, tümü mülkiyet ve egemenlik ile ilgili olan bir sürü kelime ile tanıştık. Tarassut, istikşafi, mutmain, musafahalaşma, nâ’dan Vs. ya’ran. Şimdi yeni gözde rezerv: ileride kullanılmak üzere saklanmış, hazırlanmış gibi anlamları var, ama Hatay’ın başına gelenlere bakarak, rezerv alanların rezerve değil baya akşam yemeğine yetişmek üzere hazırlandığını görüyoruz.
***
Yani diyorum ki, sokaklar yürüyenlerle dolup taşmadıkça, dalavere bitmeyecek, yürütme (hem adli olarak hem de adi suç olarak) durdurulamayacak.
Bir de tabii, yıllarca Pennsilvanya’ya taşınan AKP’liler hocaefendilerinin hayır dualarını alıp yarım hacı olmaya değil, Amiral Penn ve mahdumlarının yarattığı tertibatı, yerinde görüp, ihtisas yapmaya gittiler.
(1) Ayrıntılı okuma için bkz: H. A. Jacobson (1911) The Walking Purchase. Transactions of the Moravian Historical Society https://www.jstor.org/stable/41179657
(2) İddia ettiler diyoruz, çünkü pek çok tarihçiye göre, bu belge uydurma bir belgedir ve yerlileri istismar etmek için hazırlanmıştır.
Chad Luck (2014) The Body of Property Antebellum American Fiction and the Phenomenology of Possession
Ayrıca bu konuda pek çok belgesel ve podcast’te bulunmaktadır, konuyu iyi özetleyen youtube yayınlarından birisi de şudur.