Zaho saldırısı: Türkiye için kırılma noktası mı?
Zaho’da sivillere yönelik saldırının yankıları sürüyor. Uzmanlar ve siyasetçilere göre tarafların karşılıklı suçlamalar yerine saldırının aydınlatılması için somut adım atması gerekiyor.
ANKARA - Irak Kürdistan Bölgesel Yönetimi'ne (IKBY) bağlı Duhok vilayetinin Zaho ilçesine düzenlenen saldırıda 9 sivil öldürüldü. Uluslararası kamuoyunda tepkilere neden olan saldırının ardından Türkiye, eylemin 'terör örgütü kaynaklı' olduğunu belirterek PKK'yi işaret etti. Bağdat yönetimi ise saldırıdan Türkiye'yi sorumlu tutarak, “Irak'ın egemenliğini alenen ihlal etmekle” suçladı ve olayı Birleşmiş Milletler’e taşıdı.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın “Türkiye'nin böyle bir şey yapması mümkün değil” değerlendirmesinden saatler sonra, BM Güvenlik Konseyi'nden yapılan açıklamada Zaho saldırısının 'en güçlü şekilde kınandığı' duyuruldu. Irak ile Türkiye arasında gerilen ipler, Irak Ulusal Olimpiyat Komitesi’nin (NOCI), Türkiye'nin Konya’da ev sahipliği yapacağı İslami Dayanışma Oyunları'ndan çekilmesine kadar uzandı.
Bu yaşananların gölgesinde konunun uzmanlarına göre olayın aydınlatılmasına dair somut adım gerekiyor. Katliamın İran, Irak ve Türkiye arasında iktidar mücadelesini ortaya çıkardığını belirten uzmanlar, BM’nin gözetiminde bir heyet oluşturulabileceğini belirtiyor.
'TÜRKİYE’NİN BÜTÜN ARAP DÜNYASIYLA İLİŞKİSİNİ GERGİNLEŞTİRDİ'
Dicle Üniversitesi Hukuk Fakültesi Öğretim Üyesi Dr. Vahap Coşkun’a göre bu saldırının kim tarafından, ne şekilde yapıldığının kesin bir şekilde ortaya konması ve belirsizliğin bir an önce ortadan kaldırılması gerekiyor. Bugünün teknolojik imkanlarıyla bunu belirlemenin çok zor olmadığını belirten Coşkun’a göre, Türkiye, Kürdistan Bölgesel Yönetimi ve Irak’ın iş birliği halinde bu saldırının nasıl gerçekleştirildiği konusunda bütün kamuoyuna net bir açıklama yapma sorumluluğu bulunuyor.
Saldırının Türkiye tarafından yapıldığının kesinleşmesi durumda, sorumlulara yönelik ciddi bir hukuki sürecin işletilmesi gerektiğini ifade eden Coşkun, “Dokuz sivil hayatını kaybetti. Başta Irak’la olmak üzere Türkiye’nin bütün Arap dünyasıyla olan ilişkisini ciddi bir şekilde gerginleştirdi” dedi ve şunları söyledi: Eğer Türkiye tarafından saldırının yapıldığı kesinleşirse bu iki ihtimalden kaynaklanır. Bir, yanlış istihbarat olabilir. Bir diğeriyse devlet ve ordu içerisindeki kliklerin kendi arasındaki mücadelelerinin dışa vurumu olarak düşünülebilir. Bütün bu ihtimallerin hesaba katılması ve bunun sorumlularının hukuki olarak soruşturulması gerekir.
‘HAYATINI KAYBEDENLER ARAP SİVİLLER OLUNCA ARAP DÜNYASI AYAĞA KALKTI’
Kürdistan bölgesinde yapılan operasyonlarda çok sayıda sivilin öldürüldüğünün bilindiğini ifade eden Coşkun, “Türkiye’nin gerçekleştirdiği operasyonlarda 138 sivilin hayatını kaybettiği söyleniyor. Bu çok ciddi bir rakam ve ciddi bir sorumluluğu gerektiren bir durum” dedi.
Zaho saldırısına dünya kamuoyunun ve özellikle Arap kamuoyunun bu kadar yoğun bir tepki göstermesinin hayatını kaybedenlerin tamamının Arap siviller olmasından kaynaklandığını ifade eden Vahap Coşkun, “Bugüne kadar operasyonlarda çok fazla Kürt sivil hayatını kaybetti ama bu kadar büyük bir tepki duymadık. Bu sefer hayatını kaybedenler Arap siviller olunca bütün Arap dünyası ayağa kalktı” ifadelerini kullandı.
‘TÜRKİYE VE İRAN, IRAK’TAKİ İKTİDARIN BELİRLENMESİ SÜRECİNDE ETKİLİ OLMAYA ÇALIŞIYOR’
Türkiye ile İran arasında hem Suriye hem de Irak konusunda 'ciddi bir rekabetin' olduğunu ifade eden Coşkun’a göre özellikle Suriye sahasında Türkiye’nin ve İran’ın desteklediği 'güçler' var. İki ülkenin de desteklediği 'güçler' üzerinden Suriye’de etkide bulunduğunu, Irak’ta da benzer bir durumun yaşandığını ifade eden Vahap Coşkun, saldırının ardından bölgedeki dengelere ilişkin şu değerlendirmeleri yaptı: Irak’ta yeni bir iktidarın belirlenmesi süreci var. Hem Türkiye hem de İran bu iktidarın belirlenmesi sürecinde daha fazla etkili olmak, daha fazla tesir edebilecekleri bir iktidar şeması ortaya çıkarmak için çalışıyorlar. Bu bağlamda Türkiye’yi gerek Irak toplumu ve siyaseti nezdinde gerekse Arap dünyasında zor duruma düşürecek bütün hadiseler İran tarafından kullanılır. Burada da İran, Türkiye’nin Irak ve Arap toplumunda gördüğü tepkiyi, Irak’ta yeni düzenin inşasında tesirli olması için kullanmaya çabalayacaktır.
‘TÜRKİYE’NİN TEZİ ULUSLARARASI KAMUOYUNDA GÜÇLÜ BİR DESTEK BULMADI’
Zaho’da yaşananları 'katliam' olarak niteleyen Yıldırım Beyazıt Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Bilal Sambur’a göre 'katliam' bütün dünya kamuoyunda olduğu gibi Irak’ta da büyük bir 'şok etkisi' yarattı. Herkesin “Zaho’nun yarattığı bu şoka kendisinin neden olmadığı” şeklinde bir savunma durumunda geçtiğini ifade eden Sambur’a göre bu süreçte iki kamp açığa çıktı. Irak hükümeti, Erbil yönetimi ve İran’ın Türkiye’yi sorumlu tuttuğunu, Türkiye’nin ise 'sorumluluğunun olmadığını' vurgulayarak PKK’nin yaptığını söylediğini hatırlatan Prof. Dr. Sambur’a göre Zaho saldırısı Türkiye’de tabulaştı ve 'çok rahat tartışılan' bir konu değil: Türkiye’nin ifade ettiği tezin dışında hiç kimse farklı bir perspektif ortaya koyamıyor. Ama Türkiye’nin tezi uluslararası kamuoyunda çok güçlü bir destek bulmadı. Amerika’nın, Rusya’nın, İran’ın ve Bağdat’ın yaptığı açıklamalarda Türkiye’nin tezinin yeterince destek görmediğini söylemek mümkün.
‘İRAN, BAĞDAT VE TÜRKİYE ARASINDA BÜYÜK BİR İKTİDAR MÜCADELESİ GİZLENEMEZ ŞEKİLDE ORTAYA ÇIKTI’
Bağdat yönetimi ve Türkiye’nin, Zaho saldırısı üzerinden birbirlerine tavır koymaya çalıştığını söyleyen Prof. Dr. Bilal Sambur, “Bağdat yönetimi Zaho katliamından sonra şimdiye kadar hiç olmadığı kadar Türkiye’nin Irak’ta yayılmacı ve kalıcı bir yerleşim politikası izlediği ve bunu durdurması gerektiği şeklinde bir pozisyon ortaya koydu” dedi. Türkiye’nin ise olayı çok da umursamayarak, “Zaho katliamının kendisinin Irak ve Suriye’deki terörle mücadele operasyonlarının durdurulması için kullanıldığı” şeklinde bir tez ortaya koyduğunu ifade eden Sambur, “Aslında Zaho katliamı üzerinden İran, Bağdat ve Türkiye arasında büyük bir iktidar ve nüfuz mücadelesinin gizlenemez bir şekilde ortaya çıktığını söylemek mümkün” diye konuştu.
Saldırının ardından Bağdat yönetiminin Türkiye’den daha fazla uzaklaşabileceğini, Amerika’nın Türkiye’ye sürekli bu olayı hatırlatacağını söyleyen Prof. Dr. Sambur, “Erbil yönetimi ise Türkiye’yle olan ilişkisini bozmamaya özen gösteren, Türkiye’yi de gözeten bir tutum içinde. Erbil ve Ankara arasındaki ilişkiye Zaho katliamının negatif etkisinin olacağını söylemek şimdilik olası değil. Aslında var olan denklemler belki biraz daha netleşti. Burada en önemli husus Irak’ın genelinde, Sünni ve Şii birçok aktörün ortak ses ortaya koyması, bu çok yeni bir durum” değerlendirmesini yaptı.
Saldırıya ilişkin farklı bilgilerin olduğunu, hangi verilerin doğru hangilerinin yanlış olduğu noktasında bir süre daha kafa karışıklığı yaşanacağını ifade eden Sambur, “Belki Birleşmiş Milletler gözetiminde uluslararası bir komisyon bu olayı araştırırsa daha sağlıklı yorumlara, görüşlere, orada ne olup bittiğini anlamamıza yardımcı olabilir. Zaho katliamı uzun bir süre, bir kırılma noktası olacak gibi gözüküyor” diye konuştu.
‘IRAK’TA YENİ HÜKÜMET KURULDUKTAN SONRA İLİŞKİLER TÜM HIZIYLA DEVAM EDECEKTİR’
Ortadoğu Araştırmaları Merkezi (ORSAM) Irak Çalışmaları Koordinatörü Bilgay Duman’a göre ise bu saldırının ardından Türkiye ile Irak arasındaki ilişkiler bozulmayacak. Türkiye’nin, “Irak’ın toprak bütünlüğü ve siyasi birliğinin korunması konusunda” bir çaba içerisinde olduğunu savunan Duman, “Nitekim Türkiye’nin Irak’ın kuzeyine yaptığı operasyonlar da terörle mücadele konsepti içerisinde değerlendirilmeli” dedi.
Türkiye’nin sahip olduğu teknolojik silahlarla 200 sivilin bulunduğu bir alanı bombalamayacağını, Türkiye ve Irak ilişkilerinden memnun olmayan ve bu ilişkileri bozmak isteyen taraflar olduğunu söyleyen Duman şu değerlendirmeyi yaptı: “Ben bunun kısa bir kriz olduğunu düşünüyorum. Irak’ta yeni hükümet kurulduktan sonra Türkiye ile Irak ilişkileri tüm hızıyla devam edecektir. İki ülkenin de birbirine ihtiyacı var. Ama Irak’ın Türkiye’ye, Türkiye’nin Irak’a olduğundan daha fazla ihtiyacı var. Ben ilişkilerin kısa sürede tekrar toparlanacağını düşünüyorum.”
CHP’Lİ ÇEVİKÖZ: DURUMUN TÜRKİYE’Yİ İTHAM ALTINDA BIRAKMAYACAK ŞEKİLDE AÇIKLIĞA KAVUŞTURULMASI LAZIM
Zaho’daki saldırının ardından tarafların açıklamaları gündemdeki yerini alırken iç siyasette çok fazla değerlendirme kamuoyuna yansımadı.
CHP Genel Başkan Başdanışmanı ve İstanbul Milletvekili Ünal Çeviköz’e göre şu an konunun aydınlatılmasını istemekten başka söylenecek bir şey yok. “En kısa zamanda bu durumun Türkiye’yi itham altında bırakmayacak şekilde açıklığa kavuşturulması lazım” diyen CHP’li Çeviköz, şu değerlendirmeyi yaptı: Türkiye başından beri ‘böyle bir saldırının yapılmadığını’ söyledi ve ‘konunun aydınlatılması için her türlü desteği vermeye hazırız’ dedi. Bundan daha başka söylenecek bir şey yok. İki kanattan da bunun adımlarının atılması gerekiyor.
‘İNKARCILIK DEVLET GELENEĞİNDE VAR’
Halkların Demokratik Partisi (HDP) MYK’si ise saldırının hemen ardından yaptığı açıklamada TBMM Başkanı Mustafa Şentop’a seslenerek Meclis Genel Kurulu’nun olağanüstü toplanması çağrısında bulundu. Zaho saldırısını 'İkinci Roboski' olarak niteleyen HDP Dış İlişkiler Komisyonu’ndan Sorumlu Eş Genel Başkan Yardımcısı, Diyarbakır Milletvekili Hişyar Özsoy’a göre AK Parti hükümeti 'inkar' politikasını benimsedi ve bu durum sürekli yaşanıyor.
2015 yılından bu yana bu tür sınır ötesi saldırılarda yüzden fazla sivilin öldüğünün kayıtlara geçtiğini, vefat edenlerin 'Kürt değil Arap olması'nın Irak’ta gündem yarattığını söyleyen Özsoy, “Burada yapılması gereken şey ilk etapta inkardan ziyade ortak bir komisyon kurulup, gerçekten ne olduğunun açığa çıkarılması” dedi ve şöyle devam etti: Bu saldırıyı emredenlerin, yapanların açığa çıkarılması için hükümetin girişimde bulunması lazım. ‘Elimizdeki veriler Türkiye’yi işaret ediyor’ deniyor. Türkiye ise inkâr ediyor. İnkarcılık devlet geleneğinde var. Ama ortada da realite var. Bu tür sınır ötesi operasyonlarda öldürülen çok fazla sivil var.
‘KÜRT MESELESİNDE TAVIR DEĞİŞİKLİĞİNE GİDİLMEZSE BU TÜR SİVİL KATLİAMLAR DEVAM EDECEK’
Katliamın nasıl olduğunu anlamaya çalıştıklarını, AK Parti hükümetinin asıl yapması gerekenin araştırma olduğunu fakat bunun yapmayacağını söyleyen HDP’li Özsoy, şunları söyledi: Bütün bu durumun merkezinde Türkiye’nin Kürt meselesini hem içeride hem dışarıda militarize etmesi ve çözüm bulmaması yatıyor. Savaş hali böyle devam edince, tezkereler Meclis’ten geçtikçe ne yazık ki bunlar yaşanıyor. Bunu doğallaştırmak için söylemiyorum ama geçmişte de çok sayıda sivil öldürüldü. Kürt meselesinde bir tavır değişikliğine gidilmezse önümüzdeki süreçte de bu tür sivil katliamlar olmaya devam edecek. Hükümetin yapması gereken inkâr değil, sorumluluk almak ve araştırmak. Her kimse bunu yapan, hukuk önünde hesabını sormak. Roboski gözümüzün önünde oldu, onca insan katledildi, bir kişiden dahi hesap sorulmadı. Bu bir devlet geleneği. Bu hükümetin görevi hakikati ortaya çıkarmak, sorumlulardan hesabı sormaktır. Bu olur mu, çok iyimser değiliz. Daha önce de oldu hiç hesap sorulmadı.