Zarif bir Marksistten 'yontulmamış devrimcilik' dersleri

Haluk Gerger yeni kitabı 'Anti-Marksist Devrimcilik'te, bizzat Marx tarafından "ham komünizm" ve "yontulmamış devrimcilik" olarak mahkûm edilmiş bir anlayışı ayrıntılarıyla inceliyor.

Google Haberlere Abone ol

 Hacı Orman

Haluk Gerger, Amerikan Komünist Partisi tarihini anlattığı üç ciltlik kitabından sonra yeni bir şeyler yazmaya pek de hevesli değildi. Volkan Alıcı’yla birlikte onun karşısına bir nehir söyleşi fikriyle çıkmış, yarım yüzyıldan fazla tutan bir zamanın muhasebesini birlikte yapmayı önermiştik. Gerger’in Beyrut Amerikan Üniversitesi, ABD John Hopkins Üniversitesi, Stockholm Üniversitesi ve Oxford Üniversitesi'ndeki öğrencilik yılları dünyada ve Türkiye’de muazzam gelişmelere sahne olduğu için nehir söyleşinin başlangıç noktasını 68 gençlik hareketi olarak saptamıştık. Bununla birlikte söyleşimizin odak noktasında 80’li ve 90’lı yıllar olacaktı. Çünkü 80 darbesinden hemen sonra Aziz Nesin’le birlikte Aydınlar Dilekçesi’ne ön ayak olmuş, “Kürt meselesi”nin en tartışmalı zamanlarında Özgür Gündem gazetesi Yayın Kurulu Başkanlığı'nı üstlenmiş, aynı dönemlerde merkezi Cenevre’de bulunan BM Dernekleri Dünya Federasyonu Yönetim Kurulu üyeliğinde bulunmuş, yine 90’larda New York Körfez Savaşı Uluslararası Savaş Suçları Mahkemesi üyeleri arasında yer almıştı. Bütün bunlar ve daha pek çok şey, onu hayalimizdeki nehir söyleşinin cazip bir muhatabı kılıyordu.

Fakat Haluk Gerger bu teklifimizi kabul etmedi. Onun yerine okuyucunun karşısına 'Anti-Marksist Devrimcilik' kitabıyla çıkmayı tercih etti. 'Marksizm Öncesi İsyancı Gelenek ve Günümüze Yansımaları' altbaşlığını taşıyan 224 sayfalık çalışma, Marksizme çok benzeyen ve hatta onun adına yaşamaya devam eden, fakat bizzat Marx tarafından "ham komünizm" ve "yontulmamış devrimcilik" olarak mahkûm edilmiş bir anlayışı ayrıntılarıyla inceliyor.  Bu incelemede “ham komünizm” veya “yontulmamış devrimcilik” ifadelerinin birer itham olmadığını, bir çeşit devrimcilik anlayışının terminolojik karşılığı olduğunu öğreniyoruz.  Bu anlayışın Avrupa ve Rusya'daki tarihsel kaynaklarını, Blanqui ve Neçayev gibi başlıca temsilcilerini,  bunların Marx ve Engels'teki olumlu ve olumsuz yansımalarını görüyoruz. Dolayısıyla Gerger’in kitabı, az bilinen bir konuyla ilgili kuvvetli bir bilgi deposu niteliğinde olmakla birlikte analitik bir değer de taşıyor.

Anti-Marksist Devrimcilik: Marksizm Öncesi İsyancı Gelenek ve Günümüze Yansımaları, Haluk Gerger, 224 syf., Yordam Kitap, 2022.

BİR TAKLİT, BİR UR, BİR KANSEROJEN UNSUR

Yazarın temel tezini şunu şöyle özetleyebiliriz: “Ham Komünizm” veya “Yontulmamış Devrimcilik”,  150 yıl önce kadar bizzat Marx tarafından yenilgiye uğratılmasına rağmen sonraki dönemlerde Marksizmin içinde nöbetler halinde nüksetti,  bazen çok etkili de oldu; günümüzde ise neredeyse Marksist hareketlere egemen olmuş durumda. Bir taklit,  bir ur, bir kanserojen unsur ama kimse farkında değil.  Herkes bunun Marksizm olduğunu zannediyor, samimiyetle Marx ve Lenin'i referans alan bu kesimler esasında Blanquici ve Neçayevci olduklarının ayırdına varamıyor. Dolayısıyla Marksizm-Leninizme muazzam zarar veren bu akımla hesaplaşarak yol almak gerekiyor.

'Anti-Marksist Devrimcilik', Marksizmin kökenlerine kadar indiği ve orada bulduğu ilginç bir fenomeni tartışmaya açtığı için, öncelikle bir keşif çalışmasıdır. Haluk Gerger, bizzat Marx ve Engels tarafından "ham komünizm" ve "yontulmamış devrimcilik" olarak adlandırılan bir mücadele tarzının tarih içindeki seyrini gözler önüne sererken, isyancılık ile devrimcilik arasındaki farkı teorik bir çerçeveye kavuşturuyor. Diğer yandan, bu kitap, on dokuzuncu yüzyılın başlarından itibaren yakaladığı söz konusu olguyu yirmi birinci yüzyıl koşulları bağlamında ayrıca irdelemesi nedeniyle de, güncel bir perspektif çalışmasıdır. Nitekim yazarın ana tezi, "ham komünizm"i aşamayan bir sosyalist hareketin çürüme sarmalından kurtulamayacağı yönündedir. Bu bakımdan 'Anti-Marksist Devrimcilik', öne çıkardığı siyasal ve teorik referanslar aracılığıyla radikal Türkiye soluna sert bir yüzleşme olanağı sunmakta, bu yönüyle âdeta psikanalitik bir boyut kazanmaktadır.  

ALANINDA BİR İLK KİTAP

Temellerini içtenlikle Marksizme dayandıran ama Haluk Gerger'in burada ileri sürdüğü argümanlara göre "ham komünist" veya "yontulmamış devrimci" olanlar, bu huzur bozucu kitabı nasıl karşılayacaktır? Belirtmek gerekir ki, Marksizmin tarihine bu açıdan bakan başka bir çalışma yoktur; dolayısıyla bu inceleme, alanında bir ilk olmanın bütün pozitif ve negatif ayrıcalıklarıyla yüklüdür. Öfkeli şaşkınlık dahil, gösterilecek her türlü tepki, yeni başlamakta olan bir tartışmayı ileri götürebilir ve özellikle arayış içinde olan gençlere bir parça da olsa ışık tutabilir. Belki de o tartışma hiç başlamaz ve bu kitap da unutulmuşluğun kuyusuna düşer. Birçok şey gibi bu da zamanın ruhuna bağlı.