YAZARLAR

Zerzevan'da meteor yağmuru: Aaa Aahhaa!

Zerzevan Kalesi'nde meteor yağmuru beklendiği gibi gerçekleşmedi. Yine de binlerce insanın çoluk çocuk bir etkinliğe katılması güzeldi.

Gökyüzü ya da daha kapsayıcı bir tanımlamayla evren, gizemlidir. Bin yıllardır bu gizemi çözmek için uğraş veriyor insanlar. Aklını evrenin gizemini keşfetmeye vakfetmiş insana hürmette kusur etmemekle birlikte, mesela uzay yolculuğu hevesini akıl ziyan bir macera tutkusu ile de eşdeğer tutarım. Bu, benim ve belki milyonlarca kişinin bilinmez olana karşı hissettiği korkuyla ilgilidir. Şüphesiz öyledir. Korku çünkü en temel duygularındandır insanın.

Bilime ve bilimsel aklın icadı şeylere hürmette kusur etmemek, bu icatları sanki hep varmış gibi paşa paşa kullanmak ayrı, bunlardan korkmak ayrı bir şey. Uçağın kalkışını, inişini, binlerce fit yükseklikte gidişini izlemek oldukça keyiflidir mesela. Ama kaptanın, "10 bin fit yüksekteyiz" dediğini duymak, sanıyorum benim gibi milyonlarca kişinin yüreğini ağzına getiriyor ve koltuğun kolçağını biraz daha sıkmasına neden oluyordur.

Sanırım, uçak hariç, icatlar değil, icatların oluşum sürecindeki muazzam belirsizliktir beni ürküten.

Ne demişti Melih Cevdet Anday "Gökyüzü Haritası"nda?

"Bana bak ölümsüz ruhum
Ben ölürsem, kulağında olsun,
Sakın sen gökyüzüne çıkma
Büyükayı, Küçükayı, Akrep, yılan, çıyan, Öküz, boğa...
Hepsi yukarda.

Hiç sırası değil, sakın ha!"

Korku, biraz da bu dizelerin işaret ettiği ile ilgilidir belki, kim bilir şairlerden başka.

*
Peki, uçağa binmekten korkan birinin gecenin karanlığında, dağ başında gökyüzündeki meteor yağmurunu izlemek istemesi nasıl bir hevestir? Korkunun üstüne gitmektir. İddialı bir cümle ve benim için kısmen öyledir. Çünkü burada benim için korkunun üstüne gitme cesareti, esas olarak gazetecilik dürtüsü olmalı. Konuyu Türkiye'de gazetecilik yapmanın zaten bir cesaret meselesi olduğuna getirerek kendime pay çıkarmayacağım elbette.

Beni 3 bin yıllık Zerzevan Kalesi'ne götüren şey, kıraç bir dağı yurt edinen insanların cesaretine tanıklık etmekti. Mardin ile Diyarbakır arasındaki bu kıraç dağa su taşımışlar, ibadet etmişler, gelebilecek saldırılara karşı kale inşa etmişler. Ve buradan meteor yağmuru izlemişler. Bunu düşünmek, hayal etmek, bir film gibi kurgulamak bile heyecan verici.

Halbuki ben, "Manzara uyanır doğrular kendini//Neden sonra gökyüzü gelir//Aynasını tutar." (İlhan Berk, Gökyüzü) gibi dizelerle gökyüzüne bakmayı tercih ederim. Kuşkusuz bu şiirde de insanı ve dünyayı keşfetmeye meyletmiş bir gerilim var. Ama buradaki gerilimde içsel, kişisel bir mücadelenin upuzun tarihi gizlidir. İnsanı insan yapan şeylerden biri şiirdir, diyen kaç kişi kaldı şu darıdünyada?

*

Zerzevan Kalesi'nde "Perseid Meteor Yağmuru Gözlem Etkinliği" düzenlendi pazartesi günü. Etkinlik, Çınar Kaymakamlığı ve Uluslararası Araştırma, Geliştirme ve Gençlik Derneği tarafından düzenlendi. Bilgi, akşam saat 20.00 ile 02.00 saatleri arasında meteor yağmurunun gerçekleşeceği yönündeydi. Meteor yağmurunun görülebileceği en iyi yerlerden biri de Zerzevan Kalesi'ydi. Sözü biraz uzattıysam da yazının konusu bu etkinlikti.

Meteor yağmurunu izlemek üzere Botan Times'dan Murat Bayram ve ekibiyle intikal ettik Zerzevan'a. Kaleye tırmanmak bir eziyetti ama olsun, sonuçta meteor yağmuru her gün gerçekleşen bir olay değildi.

Jandarmanın kontrol noktalarından geçerek sonunda kaledeki yerimizi aldık. Bir gözümüz gökyüzünde, muhabbet ediyoruz çünkü daha vakit var meteor yağmuru için.

Bu arada Kızılay'ın limonata, su ve doğru beslenmeyle ilgili broşür dağıtan aracı yerini aldı. Sonra kaymakamı taşıyan ve kaymakamı koruyan araçlar geldi, en iyi yere konumlandılar. Polis ve asker eşleri ve çocukları minibüslerle kaleye çıkarıldı. Ve sonunda kale, pazartesi günü son yıllardaki en kalabalık ziyaretçi kitlesini ağırlamış oldu. Piknik koltuklarıyla, çullarıyla gelenlerin yanı sıra çadır kuranlar da mevcuttu kalede.

Meteor yağmuru görmek için hevesle bekleyenlerin bir gözü de elbette telefonlarındaydı. Sosyal medya hesaplarından fotoğraf ve video paylaşıyor, etkileşim bekliyorlardı. "Meteor yağmurunu daha iyi görmek için telefonların ışığını kapatın" uyarısı hep havada kaldı.

Arada yıldız kaydı ve bunu meteor sandık. Tek tük düşen ve hızla kaybolan meteor sandığımız şeyleri tesadüfen gördük. Sur Ajans'tan Arif Bulut'un  "Aaaa, ahhhaaa" nidaları gökyüzüne bakmamıza neden oluyordu. Ancak bu nida, gece ilerledikçe başka gruplara da yayılan bir espri olmakla yetinmek zorunda kaldı. Rudaw'dan gazeteci Maşallah Dekak'a, "Meteorlardan biri yolunu şaşırıp bu tarafa düşerse seni kalkan yapacağız" dedim. Yağmurda çitleriz diye çekirdek almıştım. Çekirdekleri Semiha ile Yonca'nın muhabbet ederken tükettiklerinden şüpheleniyorum.

Fotoğraf: Murat Bayram


İnanç Yıldız'ın sesi sadece gülerken mi duyuluyordu?

Beklediğimiz meteor yağmuru gerçekleşmedi. Halbuki 2012 filminden heyecanlı bir sahneyi İnanç'a izletmeyi denemiştim. Kıyametin geleceğini bilen bir adam, gökten yağmur gibi düşen ateş toplarına karşı kollarını açmış, kehanetinin gerçekleştiğini gururla duyuruyordu.

*

Elde olmayan nedenlerle hezimete uğrayan etkinlikten çıkardığım dersler şöyle oldu: Zerzevan'da binlerce yıldır hayat kesintisiz devam ediyor. Yeni nesil bir tarihin üzerinde yaşadığını bilmeden yıllarca buraya, bu kıraç dağa sığındı, yaşadı.

Bölgedeki arkeolojik kazılar, bir şekilde hep sekteye uğratıldı.

Zerzevan'ın tarihi bir mekan olduğunu keşfetmek, Türkiye'ye uygun bir şekilde, oldukça uzun sürdü. Bu arada bazı kalıntılar yok edildi, satıldı, üzerleri kapatıldı. Şimdi birkaç yıldır kazı çalışmaları yapılıyor ve burada ortaya çıkarılanlar dünyanın ilgisini çekiyor. Gizli geçit, yeraltı kilisesi, 400 kişinin barınabileceği yeraltı sığınağı ve özellikle Mithras tapınağı, dünyadan birçok insanı Zerzevan'a çekiyor.

Kalenin aşağısında bir kompleks yapılıyor. Bunun tarihi dokuya zarar verip vermediğine mutlaka bakılmalı.

*

Meteor yağmuruna tanıklık edemedik. Gökyüzünde kayıp giden birkaç ışık parçasını çocukluğumda, yaz aylarında damda uyurken görmüşlüğüm çoktur. Bu yüzden aralıklarla düşen birkaç meteor beni korkutmadığı gibi heyecanlandırmadı bile.

Sonunda binlerce insanın bir araya gelerek kolektif bir etkinliğe iştirak etmiş olası, protokolden duyduğum rahatsızlığa rağmen, güzeldi.

Dönüş yolunda Murat Bayram, "Yoruldun sanki" dedi. "Galiba" dedim ve fakat aklımda ömrünü gökyüzünü keşfetmeye vakfetmiş bilim insanlarıyla gökyüzünü şiirselleştiren şairler vardı.

Madem ki meteor yağmurunu izleyemedik, o vakit yazıyı Ahmet Erhan'ın şu dizeleriyle tamamlayalım:

"Gökyüzü maviliğinden soyunuyor
Akşamdandır diyorlar, dünya hala dönüyorsa
Öyle dalgın, umarsız...
Sorsam neyi, bağırsam kime, beni kim anlar?
Bir kaçık şair diyecekler
Anca yalnız, kanca yalnız..." (Ahmet Erhan, Gökyüzü Maviliğinden Soyunuyor)


Vecdi Erbay Kimdir?

Mardin, Şenyurt doğumlu. Üniversite eğitimini tamamlayamadı. Çeşitli dergilerde yazıları, şiirleri, öyküleri yayımlandı. On yıla yakın bir süre Özgür Gündem gazetesinin kültür sanat editörlüğünü üstlendi. Çeşitli yayınevlerinde çalıştı. Yayımlanmış iki şiir kitabı var: Kuşkular Zamanı (Toplumsal Dönüşüm Yayınları, 1997), Yaz Sayıklamaları (Piya Kitaplığı, 2003). Öykü kitabı Masalın Ölümü, 2006 yılında Agora Kitaplığı'ndan çıktı. İnatçı Bir Bahar-Kürtçe ve Kürtçe Edebiyat derleme kitabı Ayrıntı Yayınları’ndan 2012’de çıktı. Şiir: Görülmüştür, Türkiye Barışını Arıyor, General Electric -Halil İncesu karikatür albümü yayıma hazırladığı kitaplardan birkaçı. Diyarbakır'da yaşıyor ve Gazete Duvar bölge temsilcisi olarak çalışıyor.