'Zeynel gazetecilikle cezaevinde tanıştı'
Diyarbakır’da tutuklanan 16 gazeteciden biri olan Zeynel Abidin Bulut, gazetecilikle cezaevinde tanıştı. Bulut, tutuklanıncaya kadar Xwebun gazetesi için 'Dîrok' (Tarih) programını hazırlıyordu.
Semra Yansit
DİYARBAKIR - 8 Haziran günü Diyarbakır’da 20’si gazeteci 22 kişi gözaltına alındı. Ardından 16 gazeteci tutuklama talebiyle mahkemeye sevk edildi. Mahkemede ifadeleri alınan gazeteciler tutuklanarak cezaevine gönderildi. Gazeteciler cezaevinde 3-4 kişilik hücrelere yerleştirildi. Zeynel Abidin Bulut, Mehmet Ali Ertaş ve Ömer Çelik aynı hücreyi paylaşıyor.
Zeynel Abidin Bulut’la Gazete Xwebûn’da birlikte çalışmıştık. Kendisine gazeteciliğe dair bir şeyler sorduğumda ya da yardım istediğimde titizlikle yardımcı olurdu. Çalışma felsefesi 'işin kolayını' değil, yol ve yöntem öğretmekti. Bana balık yemeyi değil, balık tutmayı öğretiyordu. Ben işin kolayına kaçtıkça o yöntem göstermekte ısrar ediyordu. Defalarca yanına gidip anlamadığım yerleri tekrar etmesini istemişimdir. Sabırla ve gülümseyen bir yüzle karşılardı.
Kitaplarla iç içeydi. Çalışma masasında onlarca, evdeki kütüphanesinde ise yüzlerce kitap vardı. Eşi Gülistan Bulut, Zeynel’in 'geçmişini bilmeyen geleceğini asla bilemez' felsefesine sahip olduğunu aktarınca, tarih ve mitolojiye ilgisinin nedenini anlamış oldum. Oğlu Egid, görüşten döndükten sonra annesine babasıyla diyaloğunu şöyle anlatmış: “Baba buradaki kitapları beğenmemiş, tarihi kitaplar göndermenizi istiyorum dedi.”
Zeynel, yüzyıllardır hasıraltı edilen ve gün yüzüne çıkmayı bekleyen tarihi öğrenmek ve aktarmak istiyordu. Bunun içindir ki Xwebûn'da “Dîrok” (Tarih) adlı bir youtube programı yapıyordu.
Zeynel Abidin Bulut ile kısa bir zaman çalışabildik. Hafızamda işindeki titizliğinin yanı sıra kitap kurdu olarak yer aldı. Onu en iyi tanıyan kişi olan eşi Gülistan Bulut ile Zeynel Abidin Bulut'u konuştuk.
'KÜÇÜK KIZIM SARA ALIŞAMADI'
Genel olarak bu coğrafyanın kaderiymiş gibi içselleştirilmiş gözaltı ve tutuklanmalar. Bunu, Gülistan Bulut’un “alışmışız” sözlerinde de görüyoruz. Bulut, eşinin daha önce de tutuklandığını anlatıyor: “Zeynel, 2009’da oğlum Egid’in doğduğu gün gözaltına alındı. O dönemde Mahalle Meclisi çalışmalarında bulunuyordu ve çalışmaların çekim işleriyle ilgileniyordu. O dönemde gazetecilik yapmıyordu. Başka bir işte çalışıyordu. Diyarbakır Cezaevi’nde 3 yıllık bir tutukluluk süreci oldu. 2015 yılında tekrar tutuklanıp 6 ay daha Diyarbakır D Tipi Cezaevi’nde kaldı. Zeynel’in ilk 2 tutuklanması sırasında kızım Lorin ve oğlum Egid çok küçüktü. Ancak 3’üncü tutuklanmada artık bazı şeylerin daha çok farkındalar. 15 aylık kızım Sara ise bu sürece belki çok sonra alışacak. Çünkü onun için ilkti ve bu tutuklama sürecinde çok yeni huylar edindi. Çok ağlamayan Sara sık sık ağlamaya başladı.”
Zeynel Bulut, “özgür basın” geleneğini cezaevi sürecinde, Azadiya Welat’ta çalışırken tutuklanan bir arkadaşından öğreniyor. Cezaevi aslında onun için bir 'ödülevi'ne dönüşüyor. Çünkü 2012’den itibaren artık sadece gazetecilik yapmaya karar veriyor.
‘BİR HEVESLE BAŞLAYIP BIRAKACAĞINI DÜŞÜNDÜM’
Zeynel’in cezaevi sürecinden sonra gazetecilik faaliyetini bir hevesle yapıp bırakacağını düşünen Gülistan Bulut, o süreci de şöyle özetliyor: “Zeynel’in geçici bir hevesle bu işi yapıp bırakacağını düşünmüştüm. Ancak o kadar azimliydi ki kısa sürede birçok şeyi öğrenip artık bu işi yapmaya başladı. Azadiya Welat’la başlayan süreç gazetenin kapatılmasından sonra Gazete Xwebûn ile devam etti. Xwebûn gazetesinin Youtube programında “Dîrok” ve televizyon için ise “Çavdêrî” (Gözlem) programı yapmaya başladı” dedi.
‘KÜRTÇE KONUŞMAMIZDAN RAHATSIZLIK DUYULDU’
Zeynel Bulut, daha önce tutuklandığında sokakta gözaltına alınmış. Bu sefer eve baskın yapılmış. Gülistan Bulut, ev baskınını şöyle anlatıyor: “Sabah 04.15’te evimize 1 kadın, 2 özel hareket, 3 de sivil polis baskın yaptı. Kitaplara el koydular. Gazetecilik faaliyetleri ile ilgili olan tüm materyallerini aldılar. 04.15’ten 7.30’a kadar evimizde kaldılar. Beni tek rahatsız eden şey kadın polisin bizim Zeynel’le kendi aramızda Kürtçe konuşmamızdan rahatsızlık duyup bunu dile getirmesi oldu. Benim evime gelip özel her şeyime dokunuyorlar ve kendilerinde bu hakkı bulabiliyorlar. Bir de üstüne benim anadilime karışıyorlar. Onlara inat Türkçe konuşmadım. Ben onların diline müdahale etmezken onlar kendilerinde böyle bir hak bulabiliyorlar.”
‘CEZAEVİNDEN ÇIKAN DUVAR SAATİ SUÇ DELİLİ GİBİ ALINDI’
Evlerinden alınan eşyaların arasında cezaevinde yapılıp kendilerine hediye edilen 2 duvar saati de var. Bu saatlerin 'suç delili' olarak alınmasına şaşırmış Bulut: “Bu saatler yasaklıysa neden cezaevinden çıkartılıyor ki? Cezaevinden bir arkadaşı Zeynel’e hediye etmişti. Saatin arkasında Kobani’nin yıkılmış hali ve savaşçı birinin görseli vardı.
Buradaki arama biter bitmez ardından Zeynel’in Mardin’deki anne-baba evine de baskın yapıldı.”