Zeynep Altıok Akatlı: Oy matematiğinin yerini ihtiyaçlar, umut ve kararlılık aldı
Eski CHP Milletvekili Zeynep Altıok Akatlı, seçimleri, güvenli ve emin adımlarla kazanacaklarını söyledi. Seçimin en belirleyici unsurunun güven olduğunu ifade etti.
İZMİR – 14 Mayıs’ta yapılacak Cumhurbaşkanlığı Seçimi ve Milletvekili Genel Seçimleri için seçim takvimi 18 Mart’ta başladı. Cumhur İttifakı’nın Cumhurbaşkanı Adayı Recep Tayyip Erdoğan olurken, Millet İttifakı adayı da Kemal Kılıçdaroğlu oldu. Emek ve Özgürlük İttifakı ile Sosyalist Güç Birliği de bu seçimlerin dikkat çeken ittifakları olarak öne çıkıyor.
Eski CHP İzmir Milletvekili Zeynep Altıok Akatlı ile Kemal Kılıçdaroğlu’nun adaylığını ve 14 Mayıs seçimlerini konuştuk.
‘CUMHURBAŞKANLIĞI LİDERLER YARIŞIDIR’
Millet İttifakı’nın Cumhurbaşkanı adayı Kemal Kılıçdaroğlu oldu. Kılıçdaroğlu, 2019 yerel seçimleri hariç tutulursa 2011’den bu yana Erdoğan ile girdiği seçimlerde başarılı olamadı. Kılıçdaroğlu’nun adaylığını ve adaylığa giden süreci nasıl değerlendiriyorsunuz?
Seçimleri iki lider arasında bir spor müsabakası gibi görmek problemli ve doğru olmayan bir yaklaşım. Yüzde 10 gibi son derece anti demokratik bir barajla, iktidar partisinin bile tek başına iktidar iddiası koyamadığı bir siyasi zeminde tarihsel süreçlerden, sosyo-ekonomik ve toplumsal gerçeklerden bağımsız salt sonuca dayalı bir değerlendirme sağlıklı bir değerlendirme olmaz. Uzun yıllardır sağ iktidarların şekillendirdiği siyasal ve sosyal koşullar yanında hukuk dışı uygulamalar, seçimi erke sahip olana kazandırmaya dönük seçim düzenlemeleri ve sandık güvenliği gibi belirleyici etmenler de cabası. Türkiye’de seçmen uzun zamandır sandığa giderken gönlünün istediği partiye oy vermek üzere yola çıkamıyor. Kimi koşulda özellikle belli bölgelerde yasaklar, korkular, baskılar belirleyici olurken büyük kentlerde, sınıf odaklı tercihlerde ya da eğitimli, beyaz yakalı kesimde baraj matematiği ile karar vermek öncelik haline geliyor. Kemal Kılıçdaroğlu’nun 2011 yılından bu yana Erdoğan ile birebir yarıştığı da söylenemez. Genel seçimler birçok partinin yarışıyken Cumhurbaşkanlığı liderler yarışıdır. Cumhurbaşkanlığı yarışına bakıldığında 2014 yılında da 2018 yılında da adayın Kılıçdaroğlu olmadığı, 2018 CHP adayının aldığı oyun da önceki seçimlerle kıyaslandığında yükselen başarı grafiği sergilediği unutulmamalıdır. Yükselen oy oranıyla yakalanan başarının ise adayın kişisel tutumu nedeniyle stratejik olarak doğru değerlendirilemediğini düşünüyorum.
‘ASIL MESELE KEMAL BEYİN 'KAZANACAK ADAY' OLMASI’
Cumhurbaşkanı Erdoğan 2018 Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde tek başına 26 milyondan daha fazla oy aldı. Aynı seçimlerde CHP, İYİ Parti ve Saadet Partisi adaylarının toplam oyu ise 20 milyonun altında kaldı. HDP’nin adayı Selahattin Demirtaş’ı da eklediğimizde toplam oylar yine de Erdoğan’ın aldığı oyların altında kalıyor. Bu durumda Kılıçdaroğlu nasıl kazanacak?
2018 seçimlerinde Erdoğan’ın tek başına oy alması da veri olarak az önce bahsettiğim kriterlerle değerlendirilmeli. İttifak ortağı MHP’nin aday çıkarmayarak desteklediği Erdoğan tek başına değil Ak Parti ve MHP adayı olarak yarışmış ve bahsettiğim oy tercihini belirleyebilecek çok farklı koşullar sonucunda lehine bir sonuçla seçimden çıkmıştır ancak seçimlerin sonuçlarını işaret ettiğiniz mantıkla değerlendirdiğimizde Erdoğan’ın kendisinden önceki tüm Cumhurbaşkanlarından daha az oy aldığı argümanı sunulabilir. Oysa seçimin kaç turda kaç adayla gerçekleştirildiği gibi veriler sosyal bilimler ve istatistik veriler bir araya getirilerek sağlıklı çıkarsamalar yapılmalıdır. “Kazanacak aday” endişesi anlaşılabilir belki ancak uzun süredir bilimsel veriler tersini gösterirken böyle bir söylemin sistemin dayattığı kriterler çerçevesinde öğretilmiş ve veriye dayanmadığı sürece temelsiz bir endişe olduğu bir gerçek. Bu söylem yaratılmak istenen bir algıya hizmet etmek üzere ortaya atılmış ve siyaseti algılar üzerinden dizayn etmek isteyenlerin gün gün karşılık kazanan, büyüyen ve güçlenen 6’lı masa ittifakını dağıtmak için gündemde tutmak istediği bir söylemdi.
Kemal Kılıçdaroğlu benim için elbette ve şüphesiz doğru aday ancak bu seçimde Kılıçdaroğlu’nun kendi seçmeninin değil çok farklı kesimlerin oyunu da alacak “kazanacak aday” olduğu partili Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın da partisinin de eriyen oylarıyla netlik kazanıyor. Asıl mesele Kemal Bey'in “kazanacak aday” olmasından endişe duyanların korkusudur. Bu konuyu tartıştıran bu korkudur. Ben siyasi tecrübem ve verilere dayalı analizlere baktığımda bu seçimin kazanılabileceğini görüyorum. Akıllarda soru işareti bırakmamak için şunu da söylemek isterim. Zayıf olan seçimlerin umulduğu gibi sonuçlanmaması ihtimali de Kılıçdaroğlu değil başka aday da olsa aynı uzaklıktadır.
Peki, Türkiye’de 2018’den bu yana ne değişti?
2018’den bu yana çok şey değişti. En önce 20 yıllık AKP iktidarının incittikleri, dışladıkları, yaftaladıkları, sırtından kazanç sağladıkları, emek sömürüsü, yol arkadaşıyken harcadıkları, baskı ve zor aygıtlarıyla mağdur ettikleri çoğaldı. Yanlış yönetim politikaları sonucu hane huzuru bozulan, alım gücü düşen, küçük mutlulukları bile elinden alınan kesimler genişledi. Gelecek kaygısı arttı. Özellikle iri sözcüklerle şahlandığı söylenen ekonomi her evde sarsıntısını hissedilir şekilde artırdı. Üzerine yaşadığımız büyük felaket yanlışları olanca ağırlığıyla görünür kıldı. Büyük acılar toplumlarda büyük uyanışlara ve umulmadık dayanışmalara yol açar. Depremin onulmaz acısı içi boşaltılan kurumların görevini hatırlattı, işlevsizleştirilişinin ardındaki yozluğu, yönetilemeyişi göstermekten öte her evde hissettirdi.
Bir yanda kendi seçmenini bile ayrıştıran, mağdur eden ama hep haklı, hep muhalefeti suçlayan, hep daha fazlasını isteyen ve en önemlisi ihtiyaç anında vatandaşına el uzatmak yerine tehditler savuran, azarlayan, en ufak bir eleştiride türlü bedel ödeten bir Erdoğan. Diğer yanda sistemli şekilde düşmanlaştırılan ama buna rağmen kendisini hedef alanlara bağışlayıcı olan, her kesime el uzatan, birleştiren, kucaklayan Kılıçdaroğlu var. Bir yanda tarihi gerçekleri çarpıtan geçmişi, geleneği tek tipleştirdiği toplum tarifiyle dayatan bir Erdoğan, diğer yanda her kültürü, her yaşam tercihini kapsayan, eşitlik ve katılımcılık fikri sunan bir Kılıçdaroğlu var. Geçmişin acılarıyla vicdan ve hukukun önünde yüzleşerek helalleşmek için yola çıkan Kılıçdaroğlu ayrımcılıktan, hiddetten, şiddetten yılan, yorulan, huzur ve barış arayan her kesimi bir arada tutabilen tek aday olarak kazanacak adaydır. Değişen ben değil biz diyebilene duyulan özlem ve unutturulmuşken kıymeti yeniden anlaşılan değerlerde saklı. Değişen oy matematiğinin yerini alan ihtiyaçlar ve dinamiği olan umut ve kararlılık.
Altılı Masa’nın ortak adayının kazanabilmesi için HDP ve sol ittifakların oylarına ihtiyaç olduğu genel kabul görüyor. Fakat CHP ve Millet İttifakı HDP ile ilişkilerde mesafeli ve çekingen. CHP bir yandan sağa açılırken, diğer yandan sol oylara da ihtiyaç duyuyor. Siz CHP’nin daha çok hangi yöne yüzünü dönmesinin doğru olacağı kanısındasınız?
Cumhuriyet Halk Partisi bir sınıf partisi değil, bir inanç partisi değil, bir köken partisi değil. Sosyal demokrat yani sosyal adalet ve sosyal devlet anlayışıyla hizmet etmek üzere programını kuran bir kitle partisi. İçinde tüm fikirler, tüm sınıflar, tüm inançların temsili var. Yüzü hak, hukuk, adalet isteyen herkese dönük farklı sesleri, farlı tercihleri bir arada taşıyan bir parti. 'Herkes İçin CHP' derken yüzüncü kuruluşundan bu yana toplumcu yaklaşımından, kimsesizlerin kimsesi olma emelinden uzaklaştırıp soldan uzağa çevirmesi mümkün değil. Bugünün konjonktürü içinde oluşan toplumsal koşullara, ihtiyaca ve ülke gerçeklerine bağlı olarak yan yana gelemeyen fikirler ve partilere eşit mesafesi ile de bir şans. Çok farklı yapıları birleştirici gücüyle de gerçekçi.
Masada olmayan seslerin ihtiyaçlarına, masada o ihtiyaçlara en uzak görüşlere sahip olanlarla birlikte çözüm arayan ve sunan Ortak Mutabakat Metni'ne bakmak belki bu konuda daha anlatıcı olabilir. Ben sosyalizmin, solun değerlerini pusula tutmuş biri olarak solun herkesin hakkını koruyan, demokrasiyi, hukuku, kuvvetler ayrılığını güvence altına alan, eşit haklar için ilkeli duruşla, şeffaflıkla hareket eden temiz yüzünün sol görüşe düşmanlaştırılanlara anlatılabilmesi için de CHP’nin kapsayıcı yüzüyle sunacağı deneyimin daha iyiye ve daha ileriye kazanım sağlayacağını biliyorum. İçi boşaltılan, halkın kavrayışından koparılan kavramlar yerine çözümleriyle deneyim sunan bir konuma ihtiyacımız var. Kazanacağız ve ürettikçe solun ne demek olduğunu kavrayanların eleştirileri ve güç birliğiyle yüzümüzü aydınlanma devrimlerine bir değil çok adım öteye taşıyan temiz bir geleceğe döneceğiz.
‘BU SEÇİMİN EN ÖNEMLİ VE BELİRLEYİCİ UNSURU GÜVEN’
Millet İttifakı’nın ortak Cumhurbaşkanı adayı Kemal Kılıçdaroğlu, HDP’yi de ziyaret etti. Kılıçdaroğlu’nun HDP’den destek arayışını nasıl değerlendiriyorsunuz?
Türkiye’nin Cumhurbaşkanı adayı olarak Kemal Kılıçdaroğlu tüm siyasi partilerle görüşerek toplumun her kesimin ihtiyacına çare arayan adımları atmak üzere yola çıkıyor. Adaylığı açıklandıktan sonra kamuoyuyla paylaşılan ilk görselde bu ülkenin tüm mağdurları yer alıyordu. İlk konuşmasında hakkı yenen, acı çektirilen, adalet arayanlara aday ben değilim sizsiniz diyordu. Elbette HDP’nin tutum belgesini de yöneticileriyle birlikte dinleyecek ve ihtiyaç olan ortaklaşmanın masada olan ve olmayan tüm muhataplarının önerileriyle geliştirmek için üzerine düşeni yapacaktır. Toplum kapsayıcı, kavrayıcı ve en önemlisi duyan dinleyen bir lidere; sesinin duyulmasına, muhatap alınmaya o kadar hasret ki sorular ve bu sorgulamayı aşmak da bu nedenle güçleşiyor. Bu seçimin en önemli ve belirleyici unsuru güven. Kılıçdaroğlu saraylarda korumalarla değil mütevazı yaşamıyla, ilkeleriyle, namuslu kamu geçmişiyle, partisini hiziplerden kurtaran şeffaf ve birleştiren siyasi tutumuyla daha solda bulunan partilerin güveniyle Cumhurbaşkanlığı için desteğini ve oyunu alacak.
14 Mayıs Cumhurbaşkanlığı ve milletvekili seçimlerini kazanmak için muhalefetin nasıl bir çalışma yürütmesi gerekiyor?
Her yeni başlangıç için en önce ve en kuvvetle umut, inanç ve kararlılık gereklidir. Ben bu sac ayağını hiçbir dönem bu kadar kuvvetli görmediğimizi düşünüyorum. Bunun yanında sandık güvenliği travmasını da İstanbul’un ikinci kez yinelenirken katlanan zaferimizle haklı bir güven kazanarak aştığımıza göre bugüne kadar akla gelmeyecek türlü seçim hilesiyle karşılaştığımızı unutmadan güvenli ve emin adımlarla en önemlisi de kolektif bir saha çalışmasıyla kazanacağız.