Zor bir yıl biterken neşeli değil hüzünlüyüm
İslami hak savunucuları arasında cinsiyet eşitliğinin sınırları, feminizme değilse de İslami feminizme ‘örtük itiraz’ seviyesine çekilmiş oldu diyelim. İktidara ve hak ihlallerine karşı demokratik mücadelenin ortaklığı açısından bu yılın kâr zarar bilançosu böyle. Bahanesi de uçak kaçırma ile tren baskını eylemlerini aynı ayarda değerlendirmek gibi İslamcı romantizminin yumuşak karnı Filistin’e dokundurmaktı.
2020 yılı insan hakları ihlalleri, kadın düşmanlığı, ekonomik sıkıntılar ve siyasi gerilimlerle üstümüzden silindir gibi geçip giderken tüm olumsuzluklara rağmen ya da bütün bu sorunlar nedeniyle insanların, coşkun yılbaşı telaşına düşmesini pek anlayamıyorum. Gerçi hiçbir zaman anlayamadım yeni yıl sevincini, yılbaşı kutlamalarını. Takvim değişikliğine bunca bel bağlamayı öğrenemedim hiç. Hayata devam etmeyi kolaylaştıracak bir umuda bel bağlamak için takvim değişikliğini milat saymanın anlaşılır bir yanı yok bence. Yine de sorunlara kısa bir es vermenin tazelenme fırsatı olarak görüldüğünü tahmin edebiliyorum elbette. Her yılsonunda, geçip giden zamana mıdır bilmem hüznüm. Ama bu yıl hüznümün nedenini biliyorum galiba. Hafta sonu katıldığım, çevrimiçi bir panelin ağırlığı var üstümde.
İşçinin Kendi Partisi (İKEP) tarafından düzenlenen Ortadoğu’da barış ve adalet arayışı üzerine imkanların ve zorlukların değerlendirildiği, alanında uzman kişilerin fikirlerini beyan ettiği bir toplantıydı. Konu güzel, önemli ve çevrimiçi panelin arkasında kuşkusuz iyi niyet ve yoğun emek vardı. Aması var bir de. Emek ve Adalet Platformu'ndan kadın arkadaşlarımın gayretiyle eklemlendiğim bu panelin duyuruları başladığında eklemlenmek değil ucuna iliştirilmiş olduğum açığa çıkmıştı. On konuşmacı arasındaki tek kadın olmak gibi… Diğer iki oturumda üç konuşmacı varken benim bulunduğum oturumda aynı sürenin dört konuşmacıya paylaştırılması gibi cidden itiraz gerektiren düzenlemeydi. Sırf emeklerini bildiğim kadınların harcadığı çabaya saygısızlık etmemek için geri çekilmedim. Karma örgütlerdeki cinsiyet eşitsizliğinin derinliği o kadar bilinen bir durum ki her şeye rağmen oralarda mücadeleden vazgeçmeyen kadınlar, her türlü saygıyı hak ediyor çünkü.
Böyle bir tabloda mansplaining hiç şaşırtıcı olmadı ama şaşırmamak, kırılmamak anlamına gelmiyor tabii. Bir de kişilik olarak tuhaf bir yapım var. Saygı duymadığım insanlardan gelen haksızlıklara dirençliyimdir de bir parça da olsa değer verdiğim kişilerden yöneldiğinde haksız ithamlardan, galiba gardım düşük olduğundan daha fazla etkilenip rahatsızlık duyuyorum. Yahu ben Ortadoğu’da barışın ve demokrasinin imkanları için kadın eşitlik mücadelesinin önemini, değerini, kaçınılmazlığını dile getirmişim. Ortadoğu çatışmalı alanlarının karakterinde İslam’ın baskın niteliği dolayısıyla da konuşmamın orta direği olarak İslami feminizmler üzerinde durmuşum. Motto olarak da “İslami feminizm, Ortadoğu’da barış, demokrasi ve adalet arayan herkes içindir” demişim, Bell Hooks’a göndermeyle.
Modernleşmenin siyasal mücadeleye katılmak, politik özne olmak için silaha sarılmak zorunda kalmamak anlamına geldiğini belirterek Ortadoğu’da ise otoriter rejimler nedeniyle siyasallaşmanın olurunun yazık ki silahlı mücadeleden geçtiğini belirtmişim –bu tespiti ne zaman kullansam itiraz geldi ama fikrimi değiştirecek argümanlar gelmedi- ve fikrimi destekleyecek örnekler vermişim. Sorun da burada başlıyor, örneklerde. Vay efendim İsrail’in kuruluşundaki terörist faaliyetleri, tren baskınlarını nasıl olur da Filistin Kurtuluş Örgütü'nün uçak kaçırma eylemleriyle bir arada benzer örnek olarak sunarmışım. Hele de terör eylemi demek Filistin’in haklı mücadelesine saygısızlıkmış. Filistin halkının haklı mücadelesine saygının gereği dünya tarihine kazınmış en orijinal ve FKÖ ile karakterize uçak kaçırma eylemlerine terör demekten kaçınmakmış gibi bir dayatma. Tabii böyle bir dayatmayı örtmek için de beni Leyla Halid ile vurmak kısmıydı mansplaining olan. Ben İslami feminizmin çıkışını, dayandığı temelleri ve önemini aktarmaya çalışmışım arkadaş Leyla Halid’den bahsetmeyişimi kınıyor, bana Leyla Halid anlatıyor. Ki ben zaten İslami feminizm alanında eserler veren kadınların bile isimlerini değil fikirlerini almışım konuşmama aksi takdirde on beş dakikada hangisini ansam diğeri eksik kalacaktı. Öne çıkarmak istediğim şey zihniyet dönüşümüne katkıyı ve etkiyi sunmaktı zira.
İslami hak savunucuları arasında cinsiyet eşitliğinin sınırları, feminizme değilse de İslami feminizme ‘örtük itiraz’ seviyesine çekilmiş oldu diyelim. İktidara ve hak ihlallerine karşı demokratik mücadelenin ortaklığı açısından bu yılın kâr zarar bilançosu böyle. Bahanesi de uçak kaçırma ile tren baskını eylemlerini aynı ayarda değerlendirmek gibi İslamcı romantizminin yumuşak karnı Filistin’e dokundurmaktı. Romantik solcular için de FKÖ dokunulmazlığı vardır ya bu iki kanaldan beslenen İslam ve solun kesişim yerinde bunu söylemek de benim hesap kitap yapmadan, nabza göre şerbet vermek yerine kafadan dalma huyumla ilişkili. Yine olsa yine yaparım huyum değişmez de işte dertleşmiş, içimden atmış oldum. Yılı böyle kapattık seneye Allah kerim.